ONALTINCI BÖLÜM: YARATILAN VARLIKLARIN ÂDEME (İNSANA) HİZMET ETTİĞİ HAKKINDA UMÛMÎ BİLGİ

LUGAT A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

16.1. ARZDA NE HALKEDİLMİŞ İSE HEPSİNİN FAİDEMİZ İÇİN HALKEDİLDİĞİ VE BU HALKEDİLENLERİN HİZMETLERİNİN NELER OLDUĞU

A- Sûre-i Bakara Âyet: 29- Yerde ne varsa hepsini sizin (faideniz) için yaratan, sonra (iradesi) göğe yönelip de onları yedi gök hâlinde tesviye (ve tanzim) eden (sapasağlam yapan) O'dur ve O her şeyi hakkıyla bilendir.

189- Sana yeni doğan ayları sorarlar. De ki: “O, insanların faidesi için, bir de hacc için vakit ölçüleridir. İyilik ve taat, evlere arkalarından gelmeniz değildir. (Ensâr hacc ettikten sonra evlerine arka tarafından girerlerdi. Câhiliyet âdetlerinden idi. İslâm bunu menetti. Şimdi de “Hacc edip de elini eteğini işten çekmeli” diyenler gibi yanlış bir yol idi. İşin aslı böyle değil.) Fakat iyilik (eden, Allah'a muhalefetten) sakınandır. Evlere kapılarından gelin. Allah'tan korkun. Tâ ki muradınıza kavuşasınız.”

B- Sûre-i En'âm Âyet: 96- Sabahı (gecenin karanlığından) yarıp çıkarandır O. Geceyi (halkın) bir sükûn(u, dinlenmesi), güneşi ve ayı (vakitlerin) bir hesab(ı) olarak yaratandır O. İşte bütün bunlar (mülkünde) mutlak galib, (her şeyi) hakkıyla bilen (Allah)ın takdiridir.

97- O, karanın ve denizin karanlıkları içinde kendileriyle yollarınızı doğrultmanız için, sizin faidenize, yıldızları yaratandır. Biz âyetlerimizi bilir kimseler için, hakikat açıkça bildirdik.

C- Sûre-i Yunus Âyet: 5- Güneşi ziya(lı), ayı nur(lu) yapan, yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona (ayın seyr-ü hareketine muhtelif) menziller tayin eden O'dur. Allah, bunları (boş yere değil) sabit bir gerçek (bir vâkıa, bir faide) olarak yaratmıştır. O, bilecek bir kavim için, âyetlerini birer birer açıklar.

6- Gece ile gündüzün birbiri ardınca (artarak, eksilerek) gelme-sinde, göklerde ve yerde Allah'ın yarattığı şeylerde (bütün kâinatta, kötülükten, yani göklerde yarattığı meleklerde, güneşte, ayda, yıldızlarda vesâire de; yerde yarattığı hayvanâtta, dağlarda, denizlerde, ırmaklarda, ağaçlarda vesâirede) sakın(ıp inan)acak bir kavim için, elbet nice âyetler (ibretler) vardır.

67- O, geceyi -içinde sükûn ve istirahat etmeniz için- (karanlık), gündüzü ise (çalışıp kazanmanız için) ziyâdar olarak yaratandır. Şüphe yok ki bunda kulak verecek bir kavim için ibretler vardır.

D- Sûre-i Nahl Âyet: 5- Davarları da (Deve, inek, koyun, keçi nev'ilerini sizin faidenize) O yaratmıştır ki, bunlarda sizin için ısıtıcı ve koruyucu maddeler (giyecek, bürünecek libâslar, örtüler, döşekler, çadırlar vesâire) ve nice nice menfaatler (nesillerinden, sütlerinden, sırtlarından, derilerinden boynuzlarından, bağırsaklarından, gübrelerinden vesâire) vardır. Onlardan yersiniz de (temiz ve helâl olan yerlerini, etini, sütünü, yağını).

6- Akşamleyin getirirken, sabahlayın salıverirken onlarda (keçi, koyun vesâire de) sizin için (ne) güzel ziynet (ve zevk) vardır. (Ruhi ve sinirsel rahatsızlıklara şifâ mucib bir dinlendirme hazzına işaret buyrulmaktadır.)

7- Onlar sizin ağırlıklarınızı yüklenir(ler), yarı canınız tükenmeden varamayacağınız bir memlekete (sizi) götürür(ler). Şüphesiz ki Rabbiniz çok esirgeyicidir, çok merhamet edicidir.

8- Hem onlara binmeniz için, hem ziynet için de atları, katırları, merkebleri yarattı. Sizin bilmeyeceğiniz daha neler yaratıyor O! (İstikbâli nakil vasıtalarına âit tekâmüllerin cümlesini beyan eder.)

16- (Yeryüzünde) Daha nice alâmetler (peydâ etti). Yıldız(lar)la da onlar (insanlar) yollarını doğrulturlar. (Kutup yıldızına işaret etmektedir.)

E- Sûre-i Furkân Âyet: 47- O, geceyi sizin için (örtünecek) bir libâs, uykuyu bir dinlenme, gündüzü de yeni bir hayat (faaliyet) yapandır.

F- Sûre-i Rûm Âyet: 48- Allah O'dur ki rüzgârları gönderir de onlar bir bulut kaldırır(lar), derken (Allah) bunu gökte nasıl dilerse öylece serer. Onu parça parça da eder. Nihâyet görürsün ki aralarından yağmur çıkıp durmaktadır. Artık onu kullarından kime dilerse onlara nasib eder de onlar da hemen sevinirler.

G- Sûre-i Zuhruf Âyet: 12- (O Allah ki) Bütün (mahlûkları) sınıf sınıf yaratmış, sizin için gemilerden, hayvanlardan bineceğiniz şeyleri meydana getirmiştir.

H- Sûre-i Nebe' Âyet: 9- Uykunuzu dinlenme yaptık. (Hayvani -maddi- kuvvetlerin istirahatı ve yorgunluklarının izalesi için)

10- Geceyi örtü kıldık.

11- Gündüzü mâişet (çalışıp kazanma) vakti yaptık.

16.2. ALLAH-U TEÂLÂ'NIN NİMETİNİ SAYMAMIZIN MÜMKÜN OLAMAYACAĞI

Sûre-i Nahl Âyet: 18- Allah'ın nimetini birer birer saysanız (bu, ne mümkün? Onu) icmal sûretiyle bile sayamazsınız. Şeksiz şüphesiz Allah çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir. (Taksirinize, isyanınıza karşı yine size merhamet ederek nimetini esirgemiyor.)

16.3. BÜTÜN YARATILANLARIN BOŞ YERE YARATILMADIĞININ BİLİNMESİ İÇİN CİDDİ BİR İKAZ KARŞISINDA BULUNDUĞUMUZ HAKKINDA

Sûre-i Enbiyâ Âyet: 16- Biz göğü de, yeri de ikisinin arasında bulunan şeyleri de oyuncular(ın işi) olarak yaratmadık. (Biz onları boş yere değil kudretimize delâlet etmek, kullarımıza faide vermek için yarattık. İbret alıp tekâmül etsinler diye yarattık.)

17- Eğer Biz bir eğlence edinmek isteseydik (evlad, kadın gibi. Çünkü İsa'ya -as-, müşrikler Allah'ın oğlu diyorlardı.) onu kendi katı-mızdan edinirdik elbet. (“Huri ıyn”den meleklerden.) Biz (böyle)yapan-lar da değiliz.

16.4. HER BİNDİĞİMİZ VASITALARIN MUCİDİNİN ALLAH OLDUĞUNU BİLEREK O VASITALARA BİNDİĞİMİZDE, GİDECE-ĞİMİZ YERE VARDIĞIMIZDA HEP ALLAH'A HAMDETMEKLE MÜKELLEF OLDUĞUMUZ VE ŞÜKRÜNÜ EDÂYA ÇALIŞMAMIZIN GEREKTİĞİ

A- Sûre-i Zuhruf Âyet: 13,14- Tâ ki sırtlarında karar kılasınız, sonra üzerlerine yerleşince (kalblerinizle) Rabbinizin nimetini iyice düşünesiniz ve (dilinizle de) “Bunları bize râm eden Allah'ın şânı ne yücedir, münezzehtir. Yoksa biz bunlara güç yetiremezdik. Biz herhâlde, ancak Rabbimize dönüp gidicileriz.” diyesiniz.

B- Sûre-i Mülk Âyet: 15- O, yeri, sizin faidenize boyun eğdirendir (ve musahhar, yani yürümenizi, gezmenizi kolaylaştıran ve maslahatınızı ifaya amâde). O hâlde onun omuzlarında yürüyün. (Allah'ın) rızkından yiyin, (fakat şunu daima hatırlayın ki) son gidiş ancak O'nadır (Allah'adır).

Not: “Onun omuzlarında yürüyün.” Âyet-i celîlesindeki hikmetlerden istidlâl olunur ki, bu, arzın, insanların faidelerine âmâde ve müsâid bir durumda yaratıldığını ifade eden bir temsildir. Arz, omuzlarında yürüne-bilecek bir hâlde hor ve musahhar kılınınca, artık dünyada insanlara boyun eğmeyecek hiçbir müşkül yoktur. Aynı zamanda bu âyet-i celîlede insanları, bilhassa Müslümanları daima yükselmeye de bir teşvik vardır. Yalnız faidesiz gezip dolaşmakla iktifa etmeyin. Size râm olan arzın faidelerinden de istifade edin. Allah'ın o tükenmez nimetlerini arayın, didinin; fakat sonra bu nimet sahibine dönüp hesab vereceğinizi unutmayın. Bu âlemde iken şükrünü ifa edin.

16.5. HALKOLUNAN BÜTÜN NİMETLERİN MÜ'MİNLER İÇİN OLDUĞU

Sûre-i A'râf Âyet: 32- De ki: “Allah'ın kulları için çıkardığı ziyneti, temiz ve hoş rızıkları kim haram etmiş?” De ki: “O(nlar), dünya hayatında iman edenler içindir, (kâfirler bittebâ dünyadan istifade ederlerse de asıl bunlar mü'minler içindir.) Kıyâmet günü ise yalnız (ve yalnız) onlara mahsustur.” İşte biz âyetleri, bilenler için, böylece tafsil ederiz.