REDDİYE MESELELERİ

Miras meselelerinin bir kısmı reddiye veya fariza-i kasıra nâmıyla yâd olunur ki ashab-ı ferâizin sehimleri, mahrec-i meseleden az bulunur. Bakiyi alacak asabe de bulunmaz. Bu hâlde geri kalan tereke de yine ashab-ı ferâizin neseben vâris olan takımına redden ita olunur. Şöyle ki; esasen reddiye meseleleri dört kısımdır:

1. Kendisine red olan bulunmaz, yalnız bir sınıf kendisine red edilen bulunur.

2. Kendisine red olan bulunmaz, iki ve en nihâyet üç sınıf red edilen bulunur.


3. Kendisine red olunmayan ile beraber, bir sınıf kendisine red edilen bulunur.


4. Kendisine red olunmayan ile beraber, iki sınıf kendisine red edilen bulunur.


Bunların hükümleri aşağıdaki meselelerden anlaşılacaktır.


A) Bir meselede men lâ yureddu aleyh (kendisine reddiye olamayan bulunmaz ise; karı, koca) yalnız bir sınıf kendisine red olunan bulunur ise tereke onların adetlerine göre taksim olunur. İkinci bir reddiye için meselenin yazılmasına lüzum kalmaz. Misal;


Mesele 2

Kız
1 Kız
1

B) Bir meselede men lâ yureddu aleyh bulunmayıp, iki veya üç sınıf men yureddu aleyh (kendisine red olunan sınıflar) bulunursa, tashihi meseleden onlara isabet eden sehimlerin toplamı ne miktara bâliğ ise meselenin mahreci o itibar olunur.


Mesele (1)

Sudüs 1/6 (4)
2/3 1 Sülüsân 6
5 reddiye
Anne Ana ve baba bir kız kardeş Ana ve baba bir kız kardeş

C) Bir meselede men lâ yureddu aleyh ile beraber yalnız bir sınıf men yureddu aleyh bulunursa, bu bir mesele, iki mesele şekline konur. Bunların biri, kendisine terekeden red edilmeyen kimsenin meselesi, diğeri de kendisine terekeden reddedilen kimsenin meselesidir. Evvela men lâ yureddu aleyh meselesinden onun hissesi verilir, bakisi de men yureddu aleyh olan vârislere -yalnız bulundukları takdir vechile- taksim olunur. Bu hâlde baki tereke, bu vârislerin aded-i ruûsüne (hisselerine) ya müstakim ya muvafık veya mübayin bulunur. Binâenaleyh bu hususta üç sûret mutasavverdir:


Birinci Sûret:


Kendisine tereke red edilmeyen kimseden geri kalan mal miktarı, kendilerine tereke red edilenlerin aded-i ruûsüne müstakim olur. Bu sûrette çarpma ve taksime hâcet kalmaz. Misal:


Mesele 1

Rubu Baki: 3 4
iki meselenin mahreci
Zevc Üç kız 3/1

Görülüyor ki, bu misalde kendisine red olunamayanın meselesi (4) ten olup bunun biri zevce verilmiş, baki üç hisse kızın aded-i ruûsüne kabil-i taksim olduğundan her birine birer sehim düşmüştür.


İkinci Sûret:


Men lâ yureddu aleyhten baki miktar, men yureddu aleyh olan vârislerin aded-i ruûsüne müstakim olmayıp aralarında tevafük veya tedahül bulunur. Bu sûrette men yureddu aleyh ruûsünün vafkı, men lâ yureddu aleyh meselesinin mahrecine darb olunur. Bu çarpımın hâsılı iki meselenin mahreci olur.


Mesele 1

Rubu 1/4 (1)×2= 2 K. 3×2= 6 4×2= 8
Zevc Altı kız 6/1

Dört hisseden kocaya bir hisse verilince geriye üç hisse kalıyor ki, bu altı kızın hissesidir. 3 sayısı 6 sayısına bölünemez. Ancak aralarında 3 sayısında muvafakat olduğundan 6 sayısını üçe böleriz. Bundan çıkan iki sayısını da asıl mesele ile çarparız. Elde edilen 6 sayısı altı kıza bölünmüş olup her birine birer hisse düşer. Yani 8 her iki meselenin müşterek mahreci olmuş olup zevce 2, kızlara 6 hisse verilmiştir.


Üçüncü Sûret:


Men lâ yureddu aleyhten geri kalan miktar, men yureddu aleyh olan vârislerin aded-i ruûsüne mübayin olur. Bu sûrette men yureddu aleyh olanların aded-i ruûsi, men lâ yureddu aleyh meselesinin mahrecine darb edilir, hâsılı darb iki meselenin mahreci olur. Misal:


Mesele Rubu ¼ (1)×5= 5 (3)×5= 15 4×5= 20

Zevc
5 hisse Beş kız
15 hisse
3 her birine

Görülüyor ki geri kalan 3 hisse beş kıza bölünemediği için bir mübayenet meydana gelmiş, dolayısıyla 5 kız asıl mahrec olan 4 ile çarpılarak 20 hisse meydana gelmiş, 5 hisse zevce, 15 hisse de kızlara verilmiştir. Her kıza üçer hisse düşmüştür.



Dördüncü Sûret:

Bir meselede, kendilerine red olamayanlarla beraber kendilerine red olunan vârislerden iki sınıf toplanınca iki mesele kurulur. Önce üzerine red olunmayanların meselesinden kendilerine hisseleri verilir. Geriye kalan hisse, üzerlerine red yapılanlara ayrıca kendi meselelerinden verilen hisse nispetinde bölünür. Bölünemezse, mesele bölünebilir hâle getirilir. Zaten bu meselede ya istikamet veya mübayenet bulunur. Bu cihetle bu kısımda da iki sûret mutasavverdir.

Birinci Sûret: Men la yureddu aleyh meselesinin bakisi men yureddu aleyh meselesine müstakim olur (bölünebilir). Bu sûrette çarpmaya hacet kalmaz. Geri kalan miktar red olunan vârislerin meselesine taksim olunur. Bunlardan bir sınıfa bir sehim, diğerine de üç sehim verilir, her sınıfa isabet eden sehim, aded-i ruûsleriyle müstakim olmaz ise usûlüne göre muamele yapılır. Bu sûret, bi'l-istikrâr bir meseleye münhasırdır ki o da zevcenin hissesi rubu (1/4) olmak sûretidir. Misal:


Mesele Baki: 3

Men lâ yureddu aleyh Beynehüma istikamet
Men yureddu aleyh
3 4×12
= 48 4 kıf
3 kıf×
12
1
Rubu (1/4) 1
Sudüs (1/6) 2
Sülüs (1/3)
Zevce Dört cedde
(nine) Altı (ana bir kız kardeş)
1/12×12 12×1/12/3 12×2/24/4

Görülüyor ki, bu meselede evvela zevcenin meselesi dörtten olup bundan (1) sehim zevceye, (3) sehim de kendilerine tereke red edilen kimselere müstakim bulunmakla (1) sehim ceddelere, (2) sehim de kız kardeşlere verilmiş, ayrıca darb yapılmamıştır. Fakat ceddelerin hissesi olan (1) ile aded-i ruûslerinde (vâris adetlerinde) mübayenet olduğundan, aded-i ruûsleri olan (4) hıfz edilmiş, kız kardeşlerin hisseleri olan (2) ile aded-i ruûsleri arasında muvafakat bulunduğundan bu aded-i ruûsün yani (2) hisse, hisse sahipleri olan (6) vârise bölündüğünde hâsıl olan (3) rakam bu aded-i ruûsün vafkı olduğundan o da hıfz edilmiş, bu iki mahfuz adetler arasında da bölünme imkânı olmadığından biri diğerine darb edilerek hâsıl olan (12) sayısı kendisine reddedilemeyenin meselesi olan (4) mahrec ile çarpılarak müşterek bir mahreç olan (48) hisse yekûnu bulunmuştur.


İkinci Sûret: Kendisine terekenin reddi olmayanın bakisi, kendilerine mal taksim edilenlerin meselesine mübayin yani taksimi kabil olmaz. Bu hâlde men yureddu aleyh meselesinin toplamı, men lâ yureddu aleyh meselesinin mahrecine darb edilir. Hâsılı darb, iki meselenin mahreci olur. Misal:


Mesele: 6

Reddi 5 K. 7×5= 35
(1) (4)
Mesele 1/6 Sudüs 2/3 Sülüsân (1)×5= 5
1/8 Sum'ün 8×5
= 40
6 B. Anne (cedde) 7 9 Kız
28 4 Zevce
5

Zevcelerin hisseleri verildikten sonra arta kalan 7 hisse diğer farz sahiplerinin hisse yekûnu olan beş sayısına bölünemediğinden asıl mesele beş kere büyütülmüştür. Böylece farz sahibine bölünür hâle getirilmiştir. Ayrıca her şahsın ayrı ayrı hisse miktarını bulmak için daha önce gösterilen usûl uygulanır. Bu usûlü tatbik edecek olur isek umûm sehim 1440 olmuş olur. Misal:


Mesele Baki 7

Men lâ yureddu aleyh 8 Beynehüma mübayenet
Men yureddu aleyh 6 reddiye 5 8×5
= 40×36
= 9 kıf 36
6 kıf 12
4 kıf
1
Sum'ün 4
Sülüsân 1
Sudüs
Dört zevce Dokuz kız Altı cedde (B. Anne)
5×36= 180 28×36= 1008 7×36= 252
4×45= 180+ 9×112= 1008+ 6×42= 252 = 1440

1.14. TEHARÜCE ÂİT MESELELER (SULH YOLU İLE MİRASTAN HARİÇ KALMA)


Vereseden biri veya birkaçı terekeden hisselerine mukabil bir mal üzerine diğer vârisler ile veya onlardan biri veya birkaçı ile sulh olarak mirastan hariç kalabilir. Teharüç denilen bu muamele, bunu aralarında yapan vârislerin muvafakati ve âkıl, mümeyyiz olmaları ve sâir sulh şartlarının mevcudiyeti hâlinde câiz olur.


Vârislerden biri, şerâiti dâiresinde terekeden bir miktar malûm mal üzerine sulh olunca, o vârisin vücudu farzıyla mesele tashih edilir; sonra onun sehimleri meselenin tashihinden çıkartılarak sâir vârislerin sehimleri toplamı, meselenin mahreci kılınır. Bedeli sulhtan geri kalan tereke, sâir vârislere sehimlerine göre verilir.


Mesela bir meyyitin vârisleri zevciyle anasından ve bir de amcasından ibaret olup zevci terekeden bir miktar mal üzerine anlaşmada bulunsa, miras meseleleri şu vechile olmuş olur.


Mesele 3
Nısf 2
Sülüsü kül 1
Baki 6-3
=3 Baki
Zevc
Sahib-i teharüç Anne
(um) Amca
(am lehüma)

Görülüyor ki: Bu mesele, evvela (6) dan tashih edilmiş, sonra bundan teharüç sahibi olan zevcin nısf (1/2) hissesi olan (3) çıkartılmıştır. Baki kalan (3), meselenin mahreci olarak kalmış, bundan (2) sehim anneye, (1) sehim de amcaya verilmiştir. Binâenaleyh geri kalan tereke amca ile anne arasında böyle ikili birli olarak taksim edilecektir.


Anne sulh yapacak olsa:


Mesele 2

Sülüsü kül 3
Nısf 1
Baki 6-2
=4 Baki
Anne (um)
Sahib-i teharüç Zevc Am lehüma
amca

Amca müsalahada bulunacak olsa:


Mesele 1

Baki 3
Nısf 2
Sülüsü kül 6-1
=5 Baki
Amca
Sahib-i teharüç Zevc Anne

Teharüç vukuunda terekenin taksimi için esas kaide şudur ki, sulha giren vâris bir kere mevcut, bir kere de madûm farzıyla iki mesele tanzim edilir; birinci meselede anlaşma yapan vârisin sehimleri mahreçten çıkartılır, baki ile ikinci meselenin mahreci arasında nispet aranır, mübayenet bulunursa her biri diğeri ile çarpılır; muvafakat bulunursa her birinin vakfı diğerinin vakfına darb edilir ve her iki takdirde de madrub ile sıralarındaki vârislerin sehimleri darb olunur. Bu sehimlere göre kalan terekeden hisseleri tayin edilmiş olur. Üç misal:


1-


Mesele 1

Sum'ün 4
Nısf 3
Baki 8-1= 7 Beynehüma mübayenet
Zevce
Sulh yapan Bint
(kız) Ah li-ebeveyn
(Ana-baba bir kardeş)
4×2= 8 3×2= 6 7×2= 14
Mesele 1
Nısf 1
Baki 2×7= 14
Bint
1
7 Ah li-ebeveyn
1
7

Görülüyor ki müsalih olan zevce mevcut farz edilince (14) ten kıza (8), kız kardeşine (6) hisse düşüyor. Hâlbuki zevce madûm farz edilince alttaki misalde görüldüğü vechile (14) ten kıza ve kız kardeşe yedişer hisse isabet ediyor. Binâenaleyh böyle bir hakkın ziyanına meydan vermemek için müsalih olan vârisin mevcut farz edilmesi icab etmektedir.


2-


Mesele 1

Rubu 3
Baki 4×5
= 20-5
= 15 Baki
Zevc
Müsalih
5 İbn
(oğlan)
6 İbn
(oğlan)
6 Bint
(kız)
3

3-


Mesele 3

Nısf Sülüsü kül Baki 6-3
=3 Baki
Uht lehüma
(ana-baba bir kız kardeş) Um
(Anne) Am li-eb
(Baba bir amca)

Teharüç, bazen de terekeye dahil olamayan bir mal üzerine vâki olur. Bu hâlde bakılır: Eğer bu teharucü, yalnız bir vâris kabul ederse, hariç kalan vârisin hissesine tamamen temellük eder ve eğer bunu, hisseleri müsavi vârisler kabul ederlerse, müsalihin hissesine de müsavat üzere müstahik olurlar. Bilâkis hisseleri mütefavit vârisler kabul ederlerse, verecekleri mal nispetinde sulh yapan vârisin hissesine müstahik olmuş bulunurlar. Bir misal:


Mesele 1

Sum'ün 7
Baki 8×3
= 24
Zevce
Sahib-i teharüç İbn
7+3= 10 21
Mal sahibi İbn
7 İbn
7

Bu misale nazaran teharüç meselesi yalnız zevc ile bir oğul arasında vuku bulduğundan zevcenin (24) ten hissesi olan (3) sehim de bu ibnin hissesi olan (7) ye ilave edilmiştir.


Bir meyyitin vârisleri bir zevceyle bir oğlundan bir de kızından ibaret olup da oğlu ile kızı, aralarında münasafeten müşterek olan bir mal mukabilinde zevceyi mirastan hâriç bıraksalar, onun terekeden olan hissesini ikili birli değil, eşit olarak aralarında taksim ederler. Misal:


Mesele 1

Sum'ün 7
Baki 8×3
=24×2
= 48
Zevce
3×2= 6 İbn
14×2=
28+3
= 31 21 Bint
7×2
14+3= 17

Bu misalde tereke, kesre meydan vermemek için (48) den tashih ediliyor.


Yukarıdaki meselelerden anlaşıldığı üzere teharüç, terekeye dahil olup olmayan bir mal mukabilinde yapılmak itibarıyla iki kısma ayrılmıştır. Bir de sulh olunan malın cins ve maliyeti itibarıyla teharüçte şu sûretler mutasavverdir.


1. Terekenin mecmuu uruzdan veya akarattan veya her ikisinden ibaret olabilir. Vârislerden biri, bunlardan biri üzerine sulh olarak mirastan çekilebilir, az olsun çok olsun.


2. Terekenin mecmuu nukuddan (altın ile gümüşten) ibaret bulunur. Yine bunlardan biri ile sulh yapabilir, az olsun çok olsun.


3. Terekenin mecmuu nukud ile akar ve uruzdan ibaret bulunur. Bu hâlde yalnız bir miktar akar ve uruz üzerine veya yalnız akar veya uruz üzerine teharüç sahihtir. Gerek hissesi irsiyesinden az alınacak bedel olsun ve gerek çok olsun müsavidir. Mecliste bedelin alınması da lâzım değildir.


4. Terekenin tamamı altından bulunur. Gümüşle mukabilinde de teharüç olabilir. Miktara bakılmaz. Yalnız bedelin sulhün meclisinde alınması icab eder. Altından olur ise, hisseden fazla veya eksik altın mukabilinde teharüçte bulunamaz. Terekenin tamamı gümüş olur ise de böyledir.


5. Terekenin bir miktarı uruz veya akar veya uruz ile akar, bir miktarı da altın bulunur. Bu hâlde altın üzerine teharüç yapılacak olur ise bedeli sulh olan altın, bu sulhü yapan vârise terekeden isabet edecek altın miktarından fazla olmalı ve bu bedel meclis-i müsalahada alınmalıdır.


6. Terekenin mecmuu veya bir kısmı duyundan, yani vefat edenin alacağından ibaret bulunur. Bu hâlde teharüç sahih değildir.


7. Tereke duyuna müstağrak bulunur. Bu hâlde teharüç sahih olamaz. Çünkü tereke tamamen medyunlara (borçlulara) âit bulunmuş olur.


Terekeye bir miktar deyn taalluk etse, yine o deynin edasından evvel teharüç sahih değildir. Bu İmâm-ı A'zam'a göredir. Fakat bazı fukahaya göre bu hâlde deyn miktarı ifraz olunur. Sonra diğer kısımda teharüç câiz olur.


1.15. TEREKELERDEN MEFKUDLAR (GÂİBLER) NÂMINA HİSSE


Bir mefkudun vefatı malum veya vefatına usûlen hüküm mevcut olmadıkça malı mirasa konulamaz. Kendisi de gayıb bulundukça kimseye vâris olamaz. Fakat kendisi ber hayat olduğu takdirde vâris olacağı bir akrabası vefat ederse, kendisine âit olan hisse ihtiyaten tevkif edilir. Bilâhare zuhur ederse kendisine verilir. Ama akrabasından evvel vefat ettiği tebeyyün eder veya zuhur etmez de vefatına bilâhare hükmedilir ise nâmına tevkif edilen hisse, akrabasının vefatı zamanındaki vârislerine, hisselerine göre reddedilir.


Bir gayıbın yakınlarından birisi vefat edince bakılır: Eğer o mefkud ber hayat olduğu takdirde, o karibine münhasıran vâris olup sâirlerini hacb-i hırman ile hacb edecek bir hâlde ise müteveffanın terekesi kamilen gayıb nâmına ayrılır. Eğer böyle değil ise kendisine âit hissesi muhafaza edilir. Diğer vârisler kendi hisselerini alırlar. Mesela; bir ölünün iki oğlundan biri mevcut, diğeri gayıb bulunsa, terekesinin yarısı gayıb oğluna ayrılmış olur. Mevcut olana hissesi derhâl verilir. Bir ölünün ana baba bir kardeşi bulunsa, bir de gayıb oğlu olsa, kardeşine bir şey verilmez, oğlun hissesi hıfz edilir. Kardeşine derhâl bir şey verilemez. Vârisler müteaddit olup içlerinden biri mefkud bulunduğu takdirde, mefkud ber hayat sayılarak diğer vârislere ona göre istihkakları verilir. Sonra mefkud zuhur etmezse, nâmına tevkif edilen sehimlerden de hisselerini alırlar.


1.16. ESİRLERİN VÂRİS VE MEVRUS OLUP OLMAMALARI


Esir olan bir Müslim, hayatı malum olup İslâmiyet'te devam ettikçe hem vâris hem de mevrus olur. Hakkında her vechile İslâm ahkâmı cereyan eder. Zevcesi boş olmaz. Ama Müslim bir esirin hayatı veya ölümü, dininde sebat edip etmediği meçhul olursa, hakkında tamamıyla mefkud ahkâmı cereyan eder. Durumu hakikaten veya hükmen teayyün edinceye kadar ne malı taksim edilir ne de zevcesi boş olur.


Esir olan bir Müslim, Din-i İslam'dan ayrılırsa, hakkında mürted hükmü câri olur. Dâr-ı İslâm'da mürted olup da Dâr-ı Harbe iltihak eden bir şahıs ile Dâr-ı Harbde irtidat eden bir şahıs arasında bir fark yoktur. Binâenaleyh irtidat eden erkek bir esirin Müslim iken kazanmış olduğu malı, Müslim olan vârislerine âit olur. Mürted iken Dâr-ı İslâm'da kazanmış olduğu malı da beytü'l-mâle tevdi edilir. Bu, İmâm-ı A'zam'a göredir. İmâmeyn'e göre ise mürted, İslâm'a dönmeye mecbur olacağından vârisleri hakkında hükmen Müslim farz edilir. Dinden dönmeden evvel de, dinden döndükten sonra da kazanmış olduğu malı, Müslim olan vârislerine taksim edilir. Fakat bir mürtedin ecnebi memlekete iltihakından sonra kazanmış olduğu mallar, feyi ve ganaimden madud olmakla (ganaimden sayılmakla) bilittifak vârislerine âit olmaz, elde edilirse beytü'l-mâle vaz olunur.


İrtidat eden esir, bir Müslüman kadını olduğu takdirde ise gerek hâl-i riddetindeki (dinden döndüğü zaman) ve gerek hâli İslâm'ındaki malı, Eimme-i Hanefiyye'ye göre bilâ hilâf Müslim olan vârislerine âittir. Çünkü mürteddenin dinden dönmesi ile ismet-i nefsi zâil olmadığı gibi, malının ismeti de zâil olmaz. Şu kadar var ki irtidadıyla kocasından bainen ayrılınca kocası kendisine vâris olamaz. Nitekim gerek mürted olan erkek ve gerek kadın hiçbir kimseye vâris olamazlar.


Bir Müslim esirin Dâr-ı Harbde dinden döndüğünü vârisleri iddia ve iki âdil şahid ile ispat ederlerse hâkim, zevcesinin ayrılığına ve malının taksimine hükmeder. Bilâhare gelip de dinden dönmediğini iddia veya dinden döndüğünü inkâr etse, bu rucü sayılırsa da bununla eskiden verilen hüküm nakz edilmez ve akid tecdit edilmedikçe ailesi kendisine iade edilmez. Şu kadar var ki vârislerinin ellerinde aynen mevcut olan malını geri alabilir. Şâyet şahidler dinlenip de henüz hâkim hüküm vermeden gelerek dinden döndüğünü inkâr eylese, malı kendisine tamamen iade edilir. Gerek hakikaten dinden dönmüş olsun ve gerek olmasın. Bu hâlde müdebberlerinin veya ümmihatı evladının ıtklarına da hükmedilemez. Çünkü bu ıtk, mevt ile sabit olur. Riddet ise hâkimin hükmüne (kararına) bağlı olmadıkça mevt hükmünde değildir. Fakat hâkim, şahidleri tezkiye edip de adâletleri gerçek olunca zevcesinin ayrılmasına hükmeder. Çünkü bu tefrik, nefsi riddet ile sabit olan bir hükümdür. Mefkud ve irtidat bahislerine müracaat ediniz.


1.17. HAML (GEBE KADININ KARNINDAKİ ÇOCUK) İÇİN TEREKEDEN HİSSE İFRAZI


Haml, yani annenin rahminde bulunan çocuk, hayat-ı takdiriyye ile hayatta gibi sayılır. Binâenaleyh vâris olmak salâhiyetine haizdir.


Bir hamlin mirasa sahip olabilmesi için iki şart vardır:


Birincisi: Vâris olacağı kimsenin ölümü zamanında annesinin karnında mevcut bulunmuş olmasıdır.


İkincisi: Doğduğu zaman kendisinde hayat olması lâzımdır. Eser-i hayat olduğu, bağırması, ağlaması, aksırması, gülmesi, bir uzvunu kımıldatması gibi hayat alâmetlerinden bir şeyin zuhuruyla malum olur.


İmâm-ı Şâfii ve İmâm-ı Mâlik'ten bir rivâyete göre de sükût eden bir haml, harekette, teneffüste bulunsa veya aksırsa hem vâris, hem de müverris olabilir. İmâm Ahmed'e göre ise bunlar kâfi değildir. İstihlal ile ne vâris ve ne de müverris olabilir -bir kere olsun- süt emmesi lâzımdır.


Doğan bir çocuk vücudunun ekseriyeti çıktıktan sonra doğup ölür ise vâris olur. Kısm-ı azamisi içerde iken ölür ise vâris olamaz. Bu hususta şer'i kaide şudur: Eğer çocuk müstakim olarak, evvela başı çıkarsa göğsüne itibar olunur. Hayatta iken göğsü tamamen çıkmış olunca diri olarak doğmuş sayılır. Bunda ekseriyete itibar olunmaz ve eğer makûs olarak evvela ayakları gelirse göbeğine itibar olunur. Daha berhayat iken göbeği dışarı çıkmış olunca tamamen diri doğmuş hükmünde olur. Ama daha göbeği tamamen çıkmadan ölürse meyyit sayılır.


Hamlin vâris olması için berhayat bulunması, binefsihi infisal etmesine göredir. Başka bir sebeple infisal ederse her hâlde vâris olur, velev ki ölü olarak doğsun. Binâenaleyh gebe kadının dövülmesi sebebiyle ölü olarak düşüreceği bir haml, vâris olur. Haml müddetine dâir tafsilat neseb bahsinde geçmiştir. Ancak vâris olacak hamller hakkında burada şunu kaydedelim ki, iki ihtimâl vardır:


Birincisi: Haml, ölmüş bir kimseden olur, yani vefatında ya zevcesi veya ümmi veledi gebe bulunur.


İkincisi: Haml, ölmüş bir kimsenin kariblerinden birinden, mesela babasından, kardeşinden veya amcasından olur. Bunların müddet itibarıyla hükümleri mütefevvittir.


Şöyle ki; haml, ölüden olursa vefat tarihinden itibaren hamlin azami müddeti geçmeden doğar ise bakılır: Eğer zevce veya ümmi veled, iddetin, inkızasını -bu inkızaya müsait bir zaman geçtikten sonra- ikrâr etmemiş ise bu haml, ölüye veya ölünün kariblerine vâris olur. Çünkü mevt zamanında bu hamlin mevcut olduğuna hükmedilir. Fakat zevce veya ümmi veled, haml müddeti içinde iddetin inkızası tasavvur olunabilecek bir zaman geçtikten sonra iddetin inkızasını ikrâr etmiş de sonra vaz'ı haml eylemiş olursa, hamlin nesebi ölüden sabit olamayacağından, ona ve onun kariblerine vâris olamaz.


Kezâlik haml, meyyitin zevcesinden, ümmi veledinden olup da tarih-i mevtten itibaren haml müddetinin hadd-i azamisi geçtikten sonra doğuracak olsa, yine meyyitten nesebi sabit olamayacağından ne meyyite ve ne de onun kariblerine vâris olamaz. Bu hadd-i âzamın Hanefiyyece iki sene olduğu evvelce beyan olunmuştur.


Bu hüküm, bâliğ olan kadınlar hakkındadır. Vefat eden bir zevce, mürahika olduğu takdirde on ay ile on günden az bir müddette doğuracağı çocuğun nesebi ve verâseti sabit olursa da bu müddetten sonra doğuracağı çocuğun nesebi ölen zevcesinden sabit olmayacağından verâsete istihkakı da sabit olamaz.


Haml, ölenin gayrisinden olduğu sûrete gelince bunda da bakılır: Eğer vefat tarihinden itibaren altı aydan daha az bir müddette doğum yaparsa yine vâris olur. Çünkü bu müddete göre mevt zamanında ana rahminde mevcudiyeti muhakkaktır. Fakat hâmil olan kadın ile zevci arasında nikâh kâim iken haml, altı aydan ziyade bir müddette doğum yapar ise vâris olamaz. Çünkü bu takdire nazaran ölüm zamanında annenin karnında mevcut olduğu katiyetle malum değildir. Ulukun bade'l-vefat vâki olmuş olması muhtemeldir. Nesebi her hâlde sabit olacağından, vefat zamanında mevcut addedilmesi için bir zaruret de yoktur. Hâlbuki gebe olan kadın ile zevci arasında nikâh kaim olmayıp mevt veya talâk sebebiyle ayrılık vuku bulur da bu ayrılıktan itibaren iki sene geçmeden doğumda bulunur ise vâris olur. Çünkü nesebinin sabit olması için bu müddet muteberdir. Bu bir zarurete müsteniddir. Neseb sabit olunca ona ittibaen irse istihkak da sabit olur.


Bir kimse vefat edip de kendisine vâris olacak bir haml terk edince bakılır: Eğer bu haml, berhayat doğduğu takdirde kendisinin terekesine kâmilen müstahik olacak ise tereke kâmilen onun nâmına ayrılır, bundan başkalarına bir şey verilmez. Doğacak, gerek erkek olsun gerek olmasın, onunla beraber hissesi değişmeyecek kimseler bulunur ise terekeden o vârislere derhâl hisseleri verilip geri kalanı doğacak çocuğa ayrılır. Fakat haml, berhayat doğduğu hâlde kendisi ile beraber başkaları da vâris olup hisseleri hamlin erkek ve kız olacağına göre değişecek olursa, bu haml nâmına bir erkek ile bir kız hissesinden hangisi daha ziyade olacaksa o kadar hisse ayrılır, bakisi sâir vârislere verilir. Şu kadar var ki hamlin birden ziyade olması ihtimâline göre bu vârislerden hâkim kefil alır. Mesela; bir ölünün vârisleri bir haml ile zevcesinden ve iki oğlundan ibaret bulunsa, terekesi usûlen (24) ten tashih edilip bundan (3) sehim zevceye, yedişerden (14) sehim iki oğula verilir, (7) sehim de haml nâmına tevkif edilir. İleride berhayat olarak erkek doğar ise bu yedi sehimi alır, kız olarak doğarsa aradaki fark iki oğula reddedilir. Ölü olarak doğarsa, bu yedi sehim de münasefeten iki oğula âit olur. Bu mesele, İmâm Ebû Yusuf'tan muhtar olan rivâyete göredir, fetva da bu vechiledir. Fakat İmâm-ı A'zam'a göre haml nâmına dört erkek nasibi ile dört kız nasibinden hangisi ziyade ise ihtiyaten o miktar tevkif olunur. İbnul Mübârek ile İmâm Mâlik'in ve İmâm Şâfii'nin bu hususta mezhepleri, İmâm-ı A'zam'ın kavli vechiledir. İmâm Ahmed'e göre iki erkek iki kadından hangisinin hissesi ziyade ise o ziyade miktar tevkif edilir. İmâm Ebû Yusuf ile İmâm Muhammed'in diğer rivâyetleri de bu vechiledir.


Hamlin doğum müddeti yakın olsun olmasın, yukarıda beyan edilen vechile terekenin taksimi ve tevkifi yapılır. Ancak Semerkand ulemâsının fetvalarına nazaran, eğer hamlin doğumu yakın ise tereke hiç taksim edilmez, doğum beklenir. Bu doğumun da yakın olup olmaması hususu âdeta itibar olunur, bazı zevata göre bir aydan az bir müddet yakın sayılır.


Mâlikilerin bir kavline göre haml bulunursa terekenin taksimi tehir edilir. Meşhur olan kavil budur. Fakat ezher olan kavle göre vârisler talib olursa tereke taksim edilir, kendilerine az olan sehimleri verilir, Eşheb de buna kaildir.


İmam Şâfii'ye göre de hamlin taaddüdü ile hisseleri tebeddül etmeyecek olan vârislerin hisseleri verilir, diğer vârislerin hisseleri doğum zamanına kadar tevkif edilip kendilerine verilmez. Ölünün zevcesiyle oğulları ve kardeşleri gibi.


Hanbeli fukahasına göre de vâris olacak bir haml bulunursa terekenin taksimi tevkif olunur, meğerki sâir vârisler taksim talebinde bulunsunlar.


Vârisler arasında haml bulunduğu takdirde sehimlerini tayin için biri müzekker (erkek), biri müennes (kadın), biri de meyyit (ölü) farzıyla üç mesele tanzim edilir, bu üç meselenin tashihleri arasında muvafakat bulunursa birinci ile ikinci birbirinin vafkıyla, üçüncü ile ikinci de yine birbirinin vafkıyla çarpılır. Ve eğer mübayenet bulunursa, biri diğerinin toplamıyla çarpılır, sonra erkek farzıyla yapılan meseledeki vârislerin hisseleri, kadın farzıyla yapılan meselenin vafkına veya toplamına çarpılır, kadın farzıyla yapılan meseledeki vârislerin hisseleri de erkek farzıyla yapılan meselenin vafkına veya toplamına darb olunur.


Kezâlik meyyit farzıyla yapılan meseledeki vârislerin hisseleri, ikinci meselenin vafkına veya toplamına darb edilir, diğer iki meseledeki hisseler de üçüncü meselenin vafkına veya mecmuuna darb olunur, bu üç meselede her vârisin aldığı hisselerin ekalli, kat'iyyen malum olduğundan, kendilerine bu ekal hisseler verilir, üç meseledeki hisseler arasındaki fazla miktar ile doğumun vukuuyla iştibahın zevaline kadar tevkif edilir, doğumun mahiyetine göre hareket edilir. Doğacak çocuk nâmına fazla bir şey tevkif edilmiş olunca, bu da sâir vârislere muayyen nispetler dâiresinde tekrar tevzi edilir. Bir misal:


Mesele 3

Sum'ün 4
Sudüs 17
Baki 24×3
= 72
Zevce
9 Baba
12 Kız 51 Haml: Müzekker (erkek)
17 34

Mesele 3
Sum'ün 4
Sudüs 1
Baki 16
Sülüsân 24×3
= 72
Zevce
3×3= 9 Baba
5×3= 15 Kız
8×3= 24 Haml: Müennes (kız) 8×3= 24

Mesele 3
Sum'ün 4
Sudüs 5
Baki 12
Nısf 24×3
= 72
Zevce
3×3= 9 Baba
9×3= 27 Kız
12×3= 36

Haml:Meyyit

Görülüyor ki bu misalde haml mevcut ve müzekker farz edilsin, edilmesin zevcenin hissesi (72) de (9) dan ibarettir. Binâenaleyh bu hisse kendisine derhâl verilir. Baba ile kıza gelince, haml müzekker farz edilince babanın hissesi (72) de (12), kızın hissesi de (17) dir. Geri kalan (34) te hamle yani doğacak çocuğa âittir. Bilâkis müennes farz edilince babanın hissesi (15), kızın hissesi (24), hamle âit olan da (24) tür.


Haml'in meyyit (ölü) doğacağı kabul edilirse babanın hissesi (27), kızın hissesi de (36) dır. Bu hâlde bu hisselerin ekalli olmak üzere filhâl babaya (12), kıza da (l7) hisse verilir, geri kalan hisseler tevkif edilir. Bilâhare doğacak çocuğun erkek veya kız olması ihtimâline göre tabloda gösterilen durumlar tatbik olunur. Diğer bir misal:


Mesele 3

Nısf 2
Sülüs 1
Baki 6×4
= 24
Zevc
3×4= 12 Anne
2×4= 8 Haml: Ah lehüma (baba bir kız kardeş) 1×4= 4

Muvafakat
Mesele 3
Nısf 2
Sülüs 3 Nısf 6
8
×3
24
Zevc
3×3= 9 Anne
2×3= 6 Haml: Uht lehüma (ana-baba bir 3×3= 9 kız kardeş)

Muvafakat
Mesele 1
Nısf 1
Baki (Farzen ve redden) 2×12
= 24
Zevc
1×12= 12 Anne
1×12= 12 Haml: Meyyit
Diğer bir misal:
Mesele 1
Sum'ün Baki 7 Sâkıt 8×3
= 24
Zevce
3 Kız
7 21 Haml: Müzekker, ah lehüma
14

Mesele 3
Sum'ün 16
Sülüsân 5
Baki 24
Zevce
3 Kız
8 Haml: Müennes, ah lehüma
8 5

Mesele 1
Sum'ün 4
Nısf 3
Baki 8×3
= 24
Zevce
3 Kız
12 Haml: meyyit, ah lehüma
9

Yukarıda gösterilen misallerde doğumun kız ve erkek farz edilerek misalleri gösterilmiştir. Kız olmayıp erkek, erkek doğmayıp kız doğması hâlleri de tablolarda ayrı ayrı gösterilerek ferâiz ilmine göre hisseler tayin edilmiş aynı zamanda doğacak çocuğun ölü olması ihtimâli meselede gösterilmiş olmakla tayin edilecek hisseler bildirilmiştir.


1.18. HÜNSÂ-İ MÜŞKİLİN TEVARÜSÜ


İnsanlar, ya erkek veya dişi olmak üzere iki sınıftır. Bunların üçüncü bir sınıfı yoktur; ancak bazı insanlarda hem erkek hem de kadın âleti bulunur. Bazı insanlarda da bunların ikisi de bulunmayıp göbeklerinden galiz bevle benzer bir şey çıkartırlar, işte bu gibi insanlar hünsâ nâmını alırlar, bunların erkek veya dişi oldukları taayyün ederse ona göre irse müstahik olurlar. Fakat taayyün etmezse “hünsâ-i müşkil” nâmıyla haklarında aşağıdaki hükümler cereyan eder.


Bir insanın hünsâ olması, ya iki âletinin ictimainden veya her iki aletin fikdanından ileri geldiğine nazaran hünsalarda iki hâl mutasavverdir. Şöyle ki: Bir hünsâda iki âlet de mefkud olunca, kendisinde sakal veya memenin zuhuriyle iştibah zâil olarak vaziyeti taayyün eder. İki âlet de mevcut olunca bevl mahalli hakem kılınır. Eğer erkeklik âletiyle bevl ediyorsa erkek sayılır; kadınlık âletinden idrar ediyorsa kadın olduğuna hükmedilir. Diğer âlet, zâid bir uzuv bulunmuş olur. Ve eğer iki âletten de bevl ediyorsa bevlin ilk çıktığı âlete itibar olunur. İki âlet de bir anda bevl ediyor ise kendisinden ziyade bevl çıkan âlete göre hüküm verilir. Bu İmameyn'e göredir. İmâm-ı A'zam bu son hâl hakkında sükûtu ihtiyar etmiştir. İki âletten müsavi miktarda bevl çıktığı takdirde ise İmâm-ı A'zam'a göre diğer âletlerin zuhuruna intizar edilir. Şöyle ki: Buluğ çağında erkekler gibi ihtilâm olursa veya erkekler gibi cinsi münasebette bulunursa veya sakalı çıkarsa erkek olduğuna hükmedilir. Bilâkis kadınlar gibi hayız görürse, kadınlar gibi memesi kabarıp zuhur ederse, memesinden süt inerse veya kadınlar gibi gebe kalırsa, kadınlar gibi mücameat olunursa kadın olduğuna hükmolunur. Bu son hususta İmâmeyn sükût etmişlerdir. Bu hususta hünsânın sözü muteberdir. Sonra sözünden dönse dahi muteber olamaz. Meğerki sözünün cidden hilâfı zahir ola. Mesela; erkek olduğunu iddia edenin bilâhare hamile olması gibi.


Hünsâ-i müşkil olup hâli tebeyyün etmeyen yani erkek veya kız olduğu zahir olmayan bir şahıs, vârisinin vefatından kendisinden mukaddem başka vâris bulunmaz ise terekesi müstakilen kendisine âit olur. Fakat kendisiyle beraber başka vâris de bulunursa esveü'l-haleyne göre mirasa müstahik olur, yani bir kere erkek, bir kere de kadın farz olunur, hangi farza göre az miras alması lâzım gelirse ona göre kendisine hisse verilir, şâyet iki hâlden birine nazaran vâris olmayacak ise kendisine hiçbir şey verilmez.


Mesela: Bir müteveffanın vârisleri bir oğluyla bir kızından bir de hünsâ-i müşkil bulunan bir çocuğundan ibaret bulunsa, bu hünsaya bir kız sehimi verilir, çünkü bundan ziyade istihkakı meşkûk, bu sehime istihakı ise müteyakkendir.


Kezâlik bir müteveffanın vârisleri zevciyle ana baba bir kız kardeşi ve baba bir kardeşi bulunan bir hünsâ-i müşkilden ibaret olsa, bu hünsaya erkek farzıyla hisse verilmez. Çünkü onun hakkında esveü'l-haleyn erkek farz edilmesidir. Eğer kız farz edilse hisseye hak kazanacaktır, hâlbuki kız olduğu meşkûktür. Hisseye nailiyet ise verâsete istihkakın yakînen malum olmasına vâbestedir.


Bu gibi meseleler, şu sûretle tasvir edilir:


1-


Mesele 2 2 1 2 7×6

= 42 Mübayenet
vardır
Erkek
2×6= 12 Erkek
2×6= 12 Kız
1×6= 6 Hünsa: Erkek farzi 2×6= 12

Mesele 7×6
= 42 Mübayenet
Erkek
2×7= 14 Erkek
2×7= 14 Kız
1×7= 7 Hünsa: Kız farzi 1×7= 7
2-
Mesele 3
Rubu 2
Sudüs 2
Sudüs 6
Nısf Baki Erkek farzi 12
Avliyye 13×15
= 195
Mübayenet
Zevc
3×15= 45 Baba
2×15= 30 Anne
2×15= 30 Kız
6×15= 90 Erkek/Kız
.. Erkek/
Hünsa

Mesele 3
Rubu 2
Sudüs 2
Sudüs 6
Nısf 2
Sudüs …
Kız farzi 12
Avliyye 15×13
= 195
Mübayenet
Zevc
3×13= 39 Baba
2×13= 26 Anne
2×13= 26 Kız
6×13= 78 Erk/Kız
1×13= 13 Erk/Hüns
1×13= 13

Görülüyor ki, birinci sûrette iki mesele tashihleri arasında mübayenet bulunmakla aralarındaki nispet malum olmak için her biri diğerine tamamen darb edilmiştir. Eğer aralarında muvafakat bulunsa idi vafkları darb edilirdi. Bu darb neticesinde, erkek farz edilen hünsâya (42) hisseden (12) hisse, kız farz edilince de (7) hisse isabet etmektedir.


İkinci sûrette ise hünsâ, erkek farz edilince hiçbir hisseye müstahik olmuyor. Kız farz edilince (195) hisseden (13) hisseye müstahik oluyor, sülüsânı tekmil için sudüs hisseye hizasındaki kız ile beraber müstahik oluyor. Hâlbuki kız olması meşkûktur. Şek ise tevarüse mânidir. Binâenaleyh kendilerine bir şey verilmez. Bu mesele Hanefiyyenin muhtar olan kavline göredir. Fetva da bu vechiledir.


Şa'bi'ye göre hünsâ-i müşkile erkek ve kadın farz edilmelerine göre müstahik olacağı iki nasibin nısfı verilir. Fakat Şa'bi'nin bu kavlini tahric hususunda İmâmeyn (İmâm Ebû Yusuf ve Muhammed) ihtilâf etmişler yani kabul etmemişlerdir.


Hünsâ-i müşkil henüz sagir ise kendisine ehassi nasibeyn verilip terekenin bakisi diğer vârislere derhâl tevzi edilirse de vârislerden ihtiyaten kefil alınır, bilâhare buluğ ile hâli tebeyyün eder de aldığı sehim hâline muvafık bulunursa febiha, muvafık bulunmadığı takdirde noksan almış olduğu miktarı diğer vârislerden veya kefillerden ahzeder. Fakat bazı fukahaya göre aradaki fark miktarı mal, hamlde olduğu gibi tevkif edilir, filhâl hiçbirine verilmez, sonra zuhur edecek hâle göre hareket olunur.


Mâlikilere göre de hünsâ-i müşkil, iki muhtelif bakımdan irs alacağı takdirde kendisine erkek nasibiyle bir kadın nasibinin nısfları verilir, yani bu iki nasib cem edilerek toplamının yarısı verilir.


İmam Şâfii'ye göre de hünsâ ile sâir vârisler hakkında mefkud ile hamlde olduğu gibi hâl münkeşif oluncaya kadar ehassi takdireyne göre muamele yapılır.


1.19. CEDD-İ SAHİHİN Lİ-EBEVEYN (ANA BABA BİR) VEYA Lİ-EB (BABA BİR) KARDEŞLER İLE MUKASEMESİ


Ced ile benu'l-ahfadın, yani ana bir erkek ve kız kardeşlerin sükût edeceğinde ve ced hissesinin sudüsten noksan olmayacağında müctehidlerin ittifakı vardır. Ancak ced ile benu'l- âyan ve benu'l-âllat, yani li-ebeveyn veya li-eb kardeşler ictima edince bu kardeşlerin mirasa müstahik olup olmayacaklarında ve müstahik oldukları takdirde ceddin alacağı sehimler miktarında beyne'l-müctehidin (müctehidlerin arasında) ihtilâf vâki olmuştur.


Mezheb-i muhtara göre ced ile ictima eden bilumûm kardeşler sâkıt olurlar, mirasa müstahik olamazlar. Çünkü ced, baba bulunmadığı takdirde alel'ekser baba makamına kaim olur, hakkında baba ahkâmı cereyan eder. İmâm-ı A'zam'ın ictihadı bu vechiledir, İmâmeyn i1e İmâm Mâlik ve İmâm Şâfii'nin mezhepleri ise benu'l-âyan veya benu'l-allât veya her ikisi ced ile ictima edince, ced ile hakları sâkıt olmaz. Şu kadar var ki, bu hâllerde ceddin alacağı, sehimlerin miktarında ihtilâf vardır. Bu cihetle bu hususta Hz. Ebubekir'in mezhebinden başka başlıca üç mezhep daha vardır, bu üç mezhep şunlardır:


Birinci Mezhep: Hz. Ali'ye âittir. Bu mezhep şöylece hulâsa edilmektedir:


Evvela; ceddin hissesi sudüsten noksan olmaz ise erkek kardeşler ile mukasemede bulunurlar, yani ced de bir erkek kardeş sayılarak alacakları sehimleri aralarında müsavat üzere taksim ederler. Fakat sudüsten tenakus ederse kendisine sudüs verilir. Velhâsıl ceddin hakkında hangisi hayırlısı ise o tatbik edilir. Nasibi, sudüsten noksan olamaz.


Saniyen; ced ile benu'l-âyan ve benu'l-allât ictima edince mukasemede benu'l-allâta itibar olunmaz, onlar sâkıt bulunurlar.


İkinci Mezhep: İbn-i Mesud hazretlerine âittir. Bu mezhep de şu vechiledir:


Evvela; ceddin hissesi sülüsten noksan olmadığı takdirde kardeşler ile beraber mukaseme ederler. Mukaseme hâlinde sülüsten tenakus ederse kendisine sülüs verilir, bakisi de kardeşlere âit olur.


Saniyen; ced ile beraber benu'l-âyan ve benu'l-allât ictima edince benu'l-allâta itibar olunmaz. Hz.Ali'nin mezhebi de böyledir.


Salisen; ced ile beraber yalnız kız kardeşler bulunursa bunlar asabe olmayıp sahibe-i farz olarak vâris olurlar. Bu husus da Hz. Ali'nin mezhebi gibidir.


Üçüncü Mezhep: Zeyd ibn-i Sabit hazretlerine âittir. Bu mezhep de şu vechile telhis edilmektedir.


Evvela; ced, benu'l-âyan ve benu'l-allât ictima edince mukaseme ile terekenin sülüsünden hangisi daha hayırlı ise kendisine o verilir. Mukaseme hayırlı olunca kız kardeşler ile beraber ikili birli olur, erkek kardeşler ile de müsavat üzere mirasa müstahik olurlar.


Saniyen; benu'l-âyan, benu'l-allât ile beraber ictima edince ceddin hissesini taklif için benu'l-allât da kısmete dahil olur, ced nasibini alınca benu'l-allât bir şey almaksızın aradan çıkar, baki bütün benu'l-âyana ikili birli olarak verilir. Çünkü benu'l-allât, benu'l-âyan bulunmayınca ced ile beraber vâris olurlar, benu'l-âyana karşı sükût etmeleri, cedde karşı da sükût etmelerini icab etmez.


Salisen; ced ile beraber benu'l-âyandan yalnız bir kız kardeş ile benu'l-allâttan da bazı kimseler bulunsalar ced, hakkında hayırlı olan hisseyi, li-ebeveyn kız kardeş de terekenin nısfını alır, baki bir şey olursa o da benu'l-allâttan olanlara verilir.


Rabian; beni âyan ile veya beni allât ile veya her ikisiyle beraber bir zi sehim de bulunursa, ced için mukaseme ile sudüsden ve sülüsü mâ yebkadan hangisi hayırlı ise o verilir.


Hâmisen; bazı ahvalde ced için sudüs hayırlı olur da ana baba bir veya baba bir erkek ve kız kardeşler için bir şey kalmaz.


Sâdisen; li-ebeveyn ve li-eb uht ced ile beraber daima asabedir. Yalnız bundan “mesele-i ekderiyye” müstesnadır, o meselede uht, sahibe-i farz olursa, alacağı sehimler ceddin sehimlerine zam edilerek aralarında ikili birli taksim edilir.


1.20. MÜNASEHA (MAL TAKSİM EDİLMEDEN EVVEL VÂRİSLERDEN BAZILARININ ÖLMESİ HÂLLERİ) MESELELERİ


Bir ölünün terekesi henüz taksim edilmeden vârisleri arasından birkaçının vefatı vuku bulabileceği gibi, vârislerinin vârislerinden de vefat edenler bulunabilir. Bu hâlde birinci ölünün terekesinden berhayat olan vârislerine ve vârislerinin vârislerine ne kadar sehim düştüğünü; mesela bir akardan bütün bu vârislere ne kadar hisse isabet edeceğini tayine hâcet görülür. İşte bu hâlde yapılacak olan ve “münaseha” nâmını alan irs meselesi hakkında aşağıdaki ihtimâllere göre muamele yapılır.


İkinci ölünün vârisleri birinci ölünün vârislerinden ibaret olup terekenin taksiminde tagyîr bulunmazsa, münaseha tarikine gidilmez, terekenin kâffesi mevcut vârisler arasında hisse-i irsiyyelerine göre taksim edilir. Mesela:


Bir ölünün vârisleri bir zevcesinden mütevellid iki oğlu ile iki kızından ibaret iken henüz terekesi taksim edilmeden bu kızlardan biri bunlardan başka vâris bırakmaksızın vefat etse, bu kız hiç yok imiş gibi sayılır, tereke mütebaki iki oğlan ile bir kız arasında taksim edilir, bu hâlde mesele, beşten tashih edilmiş olacağından ikişerden dört sehim iki oğlana, bir sehim de bir kıza isabet etmiş olur.


İkinci ölünün vârisleri birinci ölünün vârislerinden ibaret olmakla beraber kısmette tegayyür vâki olur yahut ikinci ölünün vârisleri kısmen veya tamamen başka bulunursa, her ölü için ayrıca bir mesele tanzim edilir. Bu ölüler birer batın sayılır ve bu batınlar pek çok taaddüt edebilir. Bu hâlde evvela; birinci ölünün meselesi yapılarak terekesinden vârislerinin sehimleri gösterilir, saniyen; ikinci ölünün meselesi yapılıp birinci meseleden kendisine isabet eden ve mâ filyed nâmını alan sehimden vârislerine isabet eden miktar tespit edilir.


Bu münasehaya bir misal:


Mesele 3

1 2
3 7
Mâ fi'l-yed: 6 12×3
=36×4
= 144
Zevc
Halid
9×4= 36 Anne
Zeyneb
6
…..
vefat Oğul
Zeyd
14×4= 56 21 Kız
Hatice
7×4= 28

Mesele Rubu Baki Mâ fi'l-yed matet Zeyneb 4×2
= 8
Zevc
Reşid
2×3= 6 Oğul
Bekir
3×3= 9 Kız
Bişr
3×3= 9

Sihamü'l-verese 36 Halid
56 Zeyd
28 Hatice
6 Reşid
9 Bekir
9 Bişr
Yekûn 144

Görülüyor ki, bu misalde evvela ilk vefat eden Hind'in terekesi (36) dan tashih edilip bundan (9) sehim Halid'e, (6) sehim Zeyneb'e, (14) sehim Zeyd'e, (7) sehim de Hatice'ye isabet etmiş, daha tereke taksim edilmeden Zeyneb de vefat etmekle onun meselesi de (8) den tashih edilmiş, mâ filyedi olan (6) ile bu (8) arasında muvafakat binnısf bulunduğundan sekizin vafkı olan (4) birinci meselenin tashihine darb edilerek hâsılı darb (144) olmuştur.


Saniyen: Her ölünün vârislerinin bu (144) ten sehimlerinin tayin için birinci meselenin tashihine darb edilen mezkur dört ile birinci ölünün vârislerine âit sehimler darb edilmiş, ikinci ölünün mâ filyedi olan altının vafkı, yani nısfı olan üç ile de bu ikinci ölünün vârislerinin sehimleri darb olunmuştur ki, bütün bu sehimlerin mecmuu (144) ten ibarettir.


Bu sûretle vefat edenlerin adetleri çoğaldıkça meseleler bu sistem üzerine cereyan ederek ilgili vârislere intikal edecek hisseler tespit edilir.


1.21. TEREKELERİN VÂRİSLER ARASINDA TAKSİMİ


Bir ölünün terekesini vârisleri arasında muayyen hisselerine göre taksim etmek için aşağıdaki kaidelere riâyet olunur.


1. Tereke ile vârislerin sehimleri arasında mümaselet mevcut olursa, darb ve taksim gibi bir ameliyyeye lüzum kalmaz; mesele-i irsiyyelerinden her vârise veya her fırkaya ne isabet ederse terekeden de o kadar hisse isabet eder. Meselenin (24) ten, terekenin dahi (24) liradan ibaret olması gibi.


2. Tereke ile vârislerin sehimleri arasından muvafakat, tedahül veya mübayenet bulunursa, terekenin mecmuu meselenin tashihine taksim edilmeli, sonra hasılı kısmet ile her vârisin veya her ferikin (fırkanın) sehimleri de darb edilmelidir. Bu sûretle her birinin terekeden müstahik olduğu miktar taayyün etmiş olur. En kolay olan kaide budur. Vafk vesâire taharrisine lüzum yoktur.

Maahaza tashih-i mesele ile tereke arasında muvafakat bulunduğu takdirde terekenin vafkı vârislerin ellerindeki sehimlere darb, sonra meselenin vafkına darb edilirse harici kısmet yine her vârisin hissesini göstermiş olur. Bu usûl, hesabca ihtisar-ı müstelzim olduğundan daha muvafık görülmüştür.

3. Bilâ kesir tam adetli veya maalkesir tam adetli, mesela beş yüz liradan veya beş yüz lira elli kuruştan ibaret bir terekenin vârislere taksimi neticesinde bir miktar kabil-i taksim olmayan kesir kalırsa, bu kesir kabil-i taksim bir meblağa tahvil edilir. Mesela bir ölünün vârisleri bir zevcesiyle validesinden, bir de ana baba bir erkek kardeşinden ibaret bulunsa ve bu ölünün de terekesi 445 lira 50 kuruştan ibaret farz edilse, mesele-i irsiyye on ikiden olup 3 hisse zevcesine, dört hisse annesine, beş hisse de kardeşine verilir.


Mesele 3

Rubu 4
Sülüs 5
Baki 12
Zevce Anne Ah lehüma

445 lira 50 kuruşu, meselenin mahreci olan 12 ye taksim edersek harici kısmet 37 lira, 12 kuruş, 20 para eder Şimdi her vârisin hissesi bunlara darb edilince:


Zevceye 3×37= 111 lira 37 kuruş 20 para düşer
Anaya 4×37= 148 lira 50 kuruş düşer
Öz kardeşe 5×37= 185 lira 62 kuruş 20 para
Yekûn 445 50 00

Yukarıda yapılan muamelede terekenin küsur kalan paraları kuruşa veya liraya tahvil edilmiştir. Kuruştan küsur kalırsa paraya, paradan küsur kalırsa akçeye, akçeden küsur kalırsa pula tahvil edilir. Sistem budur.


Yani bir lira yüz kuruş, kırk para, bir para, bir para üç akçe, bir akçe de üç veya dört pul sayılır.Yukarıda böyle bir ameliyye yapılmıştır. Kırk para kuruşa tahvil edilmiş bu sûretle yüz kuruş da liraya tahvil edilerek netice 445 lira 50 kuruş olmuştur. Bu muameleyi harici kısmetten açıklayacak olursak yukarıdaki neticeye şöyle varılmış olur.


37, 12, 20×3= 111, 36, 50= 111, 37, 20

37, 12, 20×4= 148, 48, 80= 148, 50, ---
37, 12, 20×5= 185, 61, 60= 185, 62, 20
Yekûn 445 50 00

1.22. TEREKELERİN GARİMLER ARASINDA TAKSİMİ


Bir ölünün terekesi borca müstagrak olunca evvela techiz ve tekfinine âit masraflar çıkacağından, mütebaki kısmı dayinlere verilir. Bu hâlde dört ihtimâl vardır. Şöyle ki:


1. Geri kalan terekenin yekunu borcun yekununa tekabül eder, bu hâlde her alacaklı alacağını tamamen alır.


2. Terekenin miktarı, borcun miktarından noksan olmakla beraber borç yalnız bir alacaklıya âit olur.


3. Terekenin miktarı, borcun miktarından noksan olur, fakat dayinlerin alacakları birbirine müsavi bulunur. Bu hâlde de nizaa mahal yoktur, mevcut terekeyi aralarında müsavat üzerine taksim ederler.


4. Terekenin miktarı borcun miktarından noksan olmakla beraber dayinlerin alacakları da mütefavit, yani değişik olabilir, müsavi olmayabilir. İşte bu sûrette sehimleri muhtelif vârisler hakkında yapılan muamele vechile hareket edilir. Yani her dayinin alacağı bir vârisin hissesi menzilesine, borcun mecmuu da meselenin tashih-i menzilesine tenzil edilir, bunların aralarında tevafuk, tedahül veya tebayün bulunduğuna göre, muayyen ameliye-yi hisabiye yapılır. Fakat bu hususta da en basit bir ameliyye olmak üzere tevafuk ve sâire nispetleri araştırılmaksızın evvela terekenin yekunu, alacakların mecmuuna taksim edilir, sonra da her dayinin alacağı harice kısmete darb olunur, hasılı darb kendisine terekeden düşen miktardan ibaret olmuş olur.


Mesela: Bir müteveffanın terekesi 500 lira olduğu hâlde borcunun yekûnu 750 liradan ibaret olup bunun 350 lirası Zeyd'e, 250 lirası Amr'a, l50 lirası da Beşir'e âit bulunsa, bunların mecmuu olan 750 lira, tashih-i mesele mesabesinde telâkki edilir, terekeyi teşkil eden 500 lira kuruşa tahvil edilerek bu 750 liraya taksim edilir, sonra da bu dayinlerden her birinin alacağı harici kısmete darb olunur, hasılı darb kendisine verilir.


Sûreti:


Mesele 350 250 150 750 mecmuu düyûn

500 mecmuu tereke
Zeyd Amr Beşir

Lira Kuruş Para Akçe
233 33 13 1 Zeyd'in Hissesi
166 66 26 2 Amr'ın Hissesi
100 00 00 0 Beşir'in Hissesi
500 00 00 00 YEKÛN

1.23. ARAZİ-Yİ EMİRİYYE VE MEVKUFENİN (VAKIFLARIN) İNTİKALATI HAKKINDA UMÛMÎ BİLGİ


1.23.1 Arazinin Aksam ve Envaı (Arazinin Kısımları ve Nevileri)


“Emvâl-i gayr-i menkûle” denilen şeyler başlıca iki kısımdır:


Birinci kısım: Şahıslar tarafından mülkiyet üzere tasarruf olunan arsalar, haneler, hanlar, dükkânlar ve mülk arazidir. Arazi-yi öşriyye ve hariciyye de bu kabildendir. Bunların vârislere intikali hakkında ahkâm-ı şeriyyemize nazaran tamamen ferâiz ahkâmı cereyan eder.


İkinci kısım: Hükümete veya cihet-i vakfa âit olup bir bedel mukabilinde tasarrufu ahâlîye ihale ve tefviz olunan arsalar, haneler, hanlar, bir takım arazi vesâiredir. Bunlarda tevarüs câri olmaz, yalnız “intikal-i âdi” denilen bir intikal câri olur ki, bunu tayin etmek hakkı veliyyü'l-emre veya vakıfa âittir.


Türkiye'de arazi beş kısma ayrılmıştır: Arazi-yi memlûke, arazi-yi emiriyye, arazi-yi mevkufe, arazi-yi metruke, arazi-yi mevat.


A) Arazi-yi Memluke:


Bu arazi dört nevidir.


Birinci nevi: Kura (köyler) ve kasabat içinde bulunan arsalar ve kenarlarında bulunup oturulacak yerlerin son kısımları itibar olunan nihâyet yarım dönüm miktarı yerlerdir. Maamafih bu arsaların şehirler ve kasabalar içinde bulunması, her hâlde o mülk olması için kâfi değildir. belki bunlar arazi-yi öşriyye ve hariciyye veya ihya edilmiş mevattan veya usûlen hükümetten temellük edilmiş yerlerden olmalıdır. Nitekim muhacirlere verilen yerler mülk değildir.


İkinci nevi: Arazi-yi emiriyyeden bilifraz mesağ-ı şeriyye mebnî mülkiyet vechile tasarruf olunmak üzere temlik edilmiş olan arazidir.


Üçüncü nevi: Arazi-yi öşriyyedir.


Dördüncü nevi: Arazi-yi hariciyedir.


İşte bu dört nevi arazinin intikali ferâiz ahkâmına tâbidir.


B) Arazi-yi Emiriyye:


Rakabesi (geliri) beytü'l-mâle âit olarak ihale ve tefvizi, hükümet tarafından icra olunagelen tarla, çayır, yayla, kışlak, korular ve emsali yerlerdir. Bu yerler hükümet tarafından bu hususa memur olan zevatın izin ve tefvizleriyle tasarruf olunup mutasarrıflarının ellerine tapu senedi verilir. Bu nevi arazi, mutasarrıflarının vefatında vârislerine, kanunun tayinine göre intikal eder. Evvelce bu araziler tasarruf olunmak üzere verilirdi. Bu usûl sonradan iptal edilerek tapulama sûretiyle mülkiyetlerine verilmiştir.


C) Arazi-yi Mevkufe:


Bu iki kısımdır, birinci kısım, sahihan arazi-yi memlukeden iken şer'i şerife tevfikan vakf olunmuş arazidir. Bu kısım arazi-yi mevkufenin geliri ve bilcümle hukuk-i tasarrufiyesi vakfı tarafına âittir, bunlarda şart-ı vakıf her ne ise o vechile amel olunur. İkinci kısım, arazi-yi emiriyyeden bilifraz bizzat ululemr veya onun izniyle başkaları tarafından bir cihet-i hayriyeye vakf edilmiş arazidir. Bunlara: “irşad ve tahsisat kabilinden vakıf” ve “gayr-i sahih vakıf” nâmı verilir ve üç nev'e ayrılır.


Birinci nevi: Rakabesi beytü'l-mâle âit olduğu gibi hukuk-i tasarrufiyesi de beytü'l-mâle âit olup yalnız âşar ve rüsumatı bir cihete vakıf ve tahsis kılınmış olan arazidir. Her ne kadar bu arazinin âşarı ve harcı ferağ ve intikali ve bedeli mahlulâtı taraf-ı vakfa âit ise hukuk-i tasarrufiyesi yine hükümete âittir. İşte bu nevi arazi-yi mevkufe hakkında kanunen intikal ahkâmı cereyan eder. Aşağıda beyan edilecek arazi-yi mevkufeden maksat da budur.


İkinci nevi: Âşar rüsumatı beytü'l-mâle âit olup yalnız hukuk-i tasarrufiyesi, mesela bir zaviyenin (zikir yapılan dergahlar) zaviyedârına veya bir medresenin müderrisine veya gazilerden birine vakıf ve tahsis edilmiş arazidir.


Üçüncü nevi: Hem hukuk-i tasarrufiyesi ve hem de âşar ve rüsumu, cami ve medrese gibi bir cihete vakıf ve tahsis edilmiş arazidir. Bu iki nevi arazi-yi mevkufede ise ferağ ve intikal gibi kanuni hükümler câri olmaz. Bunların hukuk-i tasarrufiyesi yalnız taraf-ı vakfa âit bulunur, vakıflarının tayinleri vechile tasarruf olunur.


D) Arazi-yi Metruke:

Bu arazi iki kısımdır. Biri umûm nâs için terk edilmiş yerlerdir. Umûmî yollar gibi. Diğeri de bir kasaba, bir karye veya mücavir karyeler ahâlîsine terk ve tahsis edilen yerlerdir. Meralar gibi. Bunlara âmme hukuku taalluk ettiğinden, bunlar şahıslara intikal etmez, bunlarda ne ferâiz ve ne de intikal kanunu hükmü câri değildir.


E) Arazi-yi Mevat:

Tapusu kimsenin olmayan ve evvelden yani minelkadem kasabalar ve karyeler ahâlîsine tahsis kılınmayan ve yüksek sesli bir kimsenin sayhası o aksa-yı umrandan işitilmeyecek kadar kasabalara ve karyelere uzak bulunan kûhi, taşlık, kıraç, pırnalık ve otlak gibi hâli mahaller arazi-yi mevattandır. Bu makule yerlerden birine zarureti olan kimseler, rakabesi beytü'l-mâle âit olmak üzere meccanen memurun izniyle müceddeden yer açıp tarla ittihaz edebilir ve sâir hakkında mer'iyyü'l-icra olan ahkâm-ı kanuniye tamamıyla bu misillû yerlerde de câri olur, yani bu gibi araziler müsevviğ-i şer'iye mebnî bir kimseye temlik edilirse, hakkında ferâiz hükümleri câri olur. Arazi kanunu mucibince birinin tasarrufuna izin verilirse, hakkında arazi kanunu hükümleri cereyan eder. Ona göre intikal-i icra edilir.


1.23.2 Arazinin Ne Sûretle İntikal Edeceği


Türkiye'de evveliyatta arazi-yi emiriyye ve mevkufe, mutasarrıflarının vefatları hâlinde evladına intikal etmeyip mahlûl olur, hükümet tarafından başkalarına ihale ve tefviz olunurdu. Bu hâl, ziraatın tevesüü ve arazinin imarı bakımından muvafık görülmediğinden (975) tarihinde arazi-yi emiriyyenin mutasarrıfları vefatında erkek evladlarına meccanen ve kız evladlarına tapu-yi misl ile intikali usûl ittihaz edilmiştir. Bilâhare (1010) ve (1018) ve (1264) tarihlerinde intikal dâiresi biraz daha genişletilmiş, nihâyet (1274) tarihinde arazi kanunu neşrolunmuştur. (1274) tarihli arazi kanununun intikale âit maddeleri şunlardır: 54, 55, 56, 57, 58, 59, bilâhare 17 Muharrem 1284 tarihinde intikal dâiresi daha ziyade tevsi edilerek hakkı tapu ashabı, dokuzdan üçe münhasır kalmış, bu cihetle (1274) tarihli kanunun intikale âit maddeleri -54 ncü madde hariç- şu sûretle tadile uğramıştır.


Madde: 54- Arazi-yi emiriyye ve mevkufe, mutasarrıf ve mutasarrifelerinden biri fevt oldukta, uhdesinde olan arazi erkek ve kız evladına, gerek arazinin olduğu mahalde bulunsunlar veya bulunmasınlar, meccanen bila bedel mütesaviyen (eşit olarak) intikal eder. Yalnız erkek veyahut yalnız kız evladı olur ise kezâlik bilâ bedel müstakilen intikal eder.


(Arazi mutasarrıflarından biri fevt olup da zevcesi hâmil bulunduğu hâlde, o arazi hamlin zuhuruna kadar tevkif olunur.)


Madde: 55- Bâlâ tapu tasarruf olunan arazi-yi emiriyye ve mevkufenin erkek veya kız evlada intikal hakkı baki kalmak şartıyla erkek ve kız evladı mevcut olmadığı hâlde, arazinin intikali şu sûretle cereyan edecektir:


1. Ahfadına, yani erkek evlada ve kızının oğlu ve kızına


2. Baba ve anasına


3. Ana baba bir ve baba bir erkek kardeşine


4. Ana baba bir ve baba bir kız kardeşine


5. Ana bir erkek kardeşine


6. Ana bir kız kardeşine


Yukarıda zikredilen şahıslara derecelerine göre bilâ bedel eşit olarak intikal edecektir. Bunlardan biri olmadığı takdirde zevcden zevceye, zevceden zevce intikal edecektir. Bunlardan evladı var iken ahfadına, ahfadı var iken babasına ve anasına intikal edemez. Her sınıf bu sûretle intikale hak kazanır. Şu kadar var ki, baba ve anasının hayatında vefat eden erkek veya kız evladının evladı, evlad makamına kaim olarak ced ve ceddelerinden baba ve analarına intikal edecek hisse kendilerine intikal eder. Misillü yalnız ebeveynden ana bir kız kardeşlerine kadar hakk-ı intikal ashabından bulunan vereseye intikal edecek araziden dahi zevc ve zevceye birer rubu (1/4) hisse intikal edecektir. Evlad ve ahfad var iken zevc ve zevcenin araziden hisse almağa selâhiyeti yoktur.


Madde: 56- Müteveffa ve müteveffatın intikaline nail olan veresesinden bazısı hazır ve mevcut ve bazısı gaybeti münkatia ile gâib ve mevkud olduğu hâlde, arazisi hazır ve mevcut olanlara verilir. Ancak gâib olan müteveffa ve müteveffatın vefatı tarihinden itibaren üç sene müddet içinde zuhur eder ise yahut hayatta olduğu mütehakkik olur ise o araziden hissesini alır.


Madde: 57- Gâibliği üç seneyi geçen veya hayat ve mematı malum olmayan kimsenin arazisi 55'inci maddede dereceleri beyan olunan veresesine tertibi, mezkûr üzerine intikal eder. Ve bunlardan biri olmadığı hâlde, müstahikk-i tapu olur, yani bervechi âti hakkı, tapu ashabı var ise tapuyu misliyle onlara ve eğer yok ise bilmüzayede (satışa çıkartılarak) talibine tefviz olunur.


Madde: 58- Asakir-i şahaneden olup diyar-ı aharda bilfiil hizmet-i askeriyede bulunmakta olan kimse, gerek hayatı malum olsun ve gerek gaybet-i münkatia ile gâib bulunsun babası ve anası ve ced ve ceddesi veya evladı veya kardeşleri veya zevcesi arazisi kendisine intikal ederek mevti şer'an tahakkuk eylemedikçe o arazi bir kimseye tefviz olunamaz. Şâyet tefviz olunmuş ise, o kimse her ne zaman zuhur eder ise, kendisine intikal eden araziyi her kimin elinde bulursa teslim alır. Fakat hukuk-i araziyi siyaneten bu misilli asakir-i şahanenin arazileri emval ve eşyalarını hıfz eden akraba ve ümenalarına, yok ise başka bir kimseye ziraat ettirilip hukuki arazi tahsil ve istifa olunur.


Madde: 59- Arazi, mutasarrıf ve mutasarrifelerinden 55'inci maddede dereceleri bildirilen ashab-ı intikalden kimsesi olmadığı hâlde vefat edenlerin arazisi, şu tertip üzere intikal yapılır:


1. O arazi üzerinde mülk eşcar veyahut mülk ebniyesi bulunduğu hâlde eşcar veya ebniye intikal eden veresesine; kezâlik müsavi olarak tapu-yı misliyle, yani o yerlerin miktar dönümü ve hududunu ve hasbel mevki kuvve-i nabitesine göre şeref ve itibarını bilir, bigarz erbâb-ı vukufun takdir ettikleri bedel ile verilir ve on seneye kadar talep ve davaya salahiyeti vardır. Bu sûretin maadasında akrabadan olarak hakk-ı tapu ashabı yoktur.


2. Böyle bir minvali meşruh veresesi dahi olmadığı hâlde o arazide şerîk ve halit bulunanlara; kezâlik tapu-yı misliyle verilir ve beş seneye kadar talep ve davaya salahiyeti vardır.


3. Şâyet şerîk ve haliti yok ise, o arazinin bulunduğu karye ahâlîsinden yere, zarureti ve ihtiyacı olanlara yine tapu-yı misliyle verilir. Ve bir sene kadar talep ve davaya salahiyeti vardır. Şâyet bu şahıslar müteaddit olur ve hepsi de bu araziyi talep ederlerse, arazinin taksiminde bir mahzur veya zarar olmadığı takdirde bittaksim herkese parça parça tefviz kılınır. Kabil-i taksim olmadığı veyahut taksiminde bazı mertebe zarar bulunduğu sûrette bilfiil hizmet-i askeriyede bulunup da tekmili memuriyet ederek vatanına gelmiş olan var ise ona, yok ise aralarında kur'a atılarak ismine isabet eden kimseye verilir. Bunlardan birinin dava ikameye salahiyetleri yoktur.


Madde: 60- Arazi, mutasarrıf ve mutasarrıfelerinden biri, hakk-ı intikale nail olan vârisleri olmayarak fevt oldukta berminvali muharrer hakk-ı tapu ashabı dahi olmadığı veyahut olup da hakk-ı tapuları olan arazi-yi tapuyu misliyle almaktan imtina ile ıskat-ı hak eyledikleri hâlde, o araziyi sarf mahlûl olarak bilmüzayede talibine tefviz olunur.


Tapu: Hakk-ı tasarruf mukabilinde verilen ücret-i muacceledir ki, hükümet için memuru tarafından ahz ve istifa olunur. Arazi-yi emiriyyenin tasarrufunu nâtık yazılan sened mânasında da kullanılır. Buna “Sened-i Hakâni” denilir.


Hakk-ı Tapu: Arazi-yi emiriye ve mevkufeyi tapuyu misl ile tefviz etmek salâhiyetidir.


Tapu-yı Misl: Arazinin miktar ve dönümü ve hududunu ve hasbe'l-mevki kuvve-i nabitesine göre şeref ve itibarını bilir bigarz erbâb-ı vukufun tayin edecekleri bedel-i muayyendir.


Yukarıda yazdığımız 17 Muharrem 1284 tarihli kanuna nazaran arazinin intikaline dâir birkaç mesele sûreti:


1-


Mesele 1 1 Sâkıt 2

İbn
(Oğlan) Bint
(Kız) Eb (Baba) Um
(Anne) Zevc

2-


Mesele 1 1 Sâkıt 2

İbn/İbni
(Oğlu) Bint/Binti
(Kızı) Eb Um Zevce

3-


Mesele 1×2= 2 1×2= 2 1×2= 2 3×2

= 6
İbn Bint İbn
İbni 1 Binti 1

4-


Mesele 1×2= 2

Rubu Baki: 3×2= 6 Sâkıt 4×2
= 8
Zevce Eb 6 Um Ah lehüma (ana-baba bir erkek kardeş)

5-


Mesele 1×2= 2

Rubu Baki: 3×2= 6 Sâkıt 4×2
= 8
Zevc Ah lehüma 6 ah li-eb
(Baba bir erkek kardeş)
3 Uht lehüma
(Ana-baba bir kız kardeş)

6-


Mesele 1

Rubu Baki 3×2= 6 Sâkıt 4×2
= 8
Zevce Uht lehüma
3 6 Uht li-eb (baba bir kız kardeş)
3 Ah li-um
(Ana bir erkek kardeş)

7-


Mesele 1

Rubu Baki: 3 Sâkıt 4
Zevc Ah lium Uht lium

8-

Mesele 1

Rubu Baki: 3 Sâkıt 4
Zevce Uht lium Ah lehüma

9-


Mesele Küllûhu leh Sâkıt

Zevc Hal Hale

10-


Mesele Küllûhu leha Sâkıt

Zevce Âm Âmme

Arazi kanununun (29 Rebiülahir 1289) tarihinde neşrolunan zeylinde şöyle denilmiştir:


“Bir kimse zevcesini talâk-ı ric'i ile boşar da zevcenin iddeti münkaziye olmaksızın zevceynden (karı kocadan) biri veyahut bir kimse bir kadını nikâh edip de dühul ve halvet-i sahiha bulunmaksızın ve yine zevceynden biri vefat ettikte uhdesinden münhal olan araziden şer'an verâseti sabit olan zevc ve zevcenin hakk-ı intikali olduğu misillu bir adem marazı mevtinde zevcesini talâk-ı bain ile boşadıktan sonra zevcesinin iddeti tekmil olmadan zevc vefat etse, arazisinde yine verâseti sabit olan zevcenin hakk-ı intikali bulunacaktır.”


1.23.3. İcareteynli Müsakkafat ve Müstagallâtın İntikali


Vakıflara âit bahiste geniş olarak beyan olunduğu üzere icareteynli vakıf bir akar, vakfı tarafından talib olan bir kimseye ibtidaen icar ve tefviz edilince muaccele nâmıyla o akarın kıymetine yakın bir meblağ peşin olarak vakıf için alınır, her sene sonunda da icare-i müeccele nâmıyla cüz'i bir meblağ tahsil olunur. Artık bu akarın rakabesi vakfı tarafına, hakk-ı tasarrufu da bu müste'cirine âit bulunmuş olur. Bu müste'cir vefat edinceye kadar o akarın mutasarrıfıdır. Vefat edince icare münfesih olmak lâzım gelirdi. Bu müste'cirin hakk-ı tasarrufu vârislerine intikal etmemek icab ederdi. Fakat kanun, bu tasarrufun intikalini kabul etmiştir. Bu intikal ise irs gibi şer'a değil, belki kanuna, örf ve adete müstenid olduğundan “intikal-i âdi” nâmını almıştır. Nitekim arazi-yi emiriyye ve mevkufedeki intikal de bu kabildendir.


Bu intikal sahası bidâyeten madud bulunmuş, bilâhare tevsi edilmiştir. Şöyle ki: İcareteynli musakkafat ve müstagallâtın mutasarrıfı vefat edince erkek veya kız evladına bilâ bedel eşit olarak intikal ederdi. Eğer evladı olmaz ise ahfadına intikal etmeyip bunlar mahlûl olup vakfına âit olurdu. Şu kadar var ki, vakıf vakfiyesinde bu akarın sırf emlak gibi müste'cirlerin vârislerine intikal etmesini şart kılmış ise bunlar mutasarrıflarının vefatında vârislerine mesele-i mirasiyeleri vechile intikal eder. Bilâhare (2 Zilkade l285) tarihinde neşredilen tevsi-i intifa kanununa göre mutasarrıfların talepleriyle tevsi-i intikali icra kılınmış olan icareteynli vakıflar hakkında şu maddelere göre muamele olunmaya başlanmıştır.


Madde: 1- İcareteyn sûretiyle tasarruf olunan müsakkafat ve müstagallâtı mevkufe kemekâr erkek ve kız evladı (zükur ve inasa) mütesaviyen (eşit olarak) intikal edip evlad-ı zükur ve inas mevcut olmadığı hâlde ahfada, yani oğlunun veya kızının evladına, onlar yok ise ana ile babasına, onlar da yok ise ana baba bir erkek veya kız kardeşine, bunlar da mevcut değil ise baba bir erkek ve kız kardeşine, bu ahfad da yok ise ana bir erkek ve kız kardeşine, bunlar da yok ise zevcden zevceye ve zevceden zevce eşit olarak intikal eder.


Madde: 2- Yukarıda derecatı tayin olunan hakk-ı intikal ashabı, sıralarına göre verese hakk-ı intikalini kullanırlar. Mesela: Evlad var iken ahfada ve ahfad mevcut iken ebeveyn müsakkafat ve müstagallâtı vakfiyye intikal etmeyip baba ve anasının hayatında vefat eden evlad-ı zükur ve inasın evladı, evlad makamına kaim olarak ced ve ceddelerinden baba ve analarına intikal edecek hisse kendilerine intikal edeceği misillü, yalnız ebeveynden li-um er ve kız kardeşine kadar hakk-ı intikal ashabından bulunan vereseye intikal edecek müsakkafat ve müstagallâttan dahi zevc ve zevceye bir rubu (1/4) hisse intikal edecektir. Evlad ve ahfad var iken zevc ve zevcenin müsakkafat ve müstagallâttan hisse almağa selahiyeti olmayacaktır.


Şunu da ilave edelim ki, tevsi-i intikal kanununda ahfad lâfzı, evlad-ı zükur ve inasın evlad-ı zükur ve inası diye tefsir edilmiştir. Bir derece ahfada hak verilmiştir. Binâenaleyh oğlunun oğlu veya kızı, kızının oğlu veya kızı olabilir. Kızının kızının kızı veya oğlu, oğlunun oğlunun veya kızının kızının oğlu veya kızı alamaz. Kezâlik hakk-ı intikale nailiyet için esasen verâsetin şer'an sübutu de şarttır.


1.23.4. 1328 Tarihli İntikal Kararname Sûreti


Türkiye'de bilâhare (3 Rebiülahir 1331 ve 27 şubat 1328) tarihinde takvimi vekayi ile neşredilen ve kararname ile arazi-yi emiriyye ve mevkufe ile icareteynli ve icare-i kadimelü ve mukataa-i kadimelü vakıfların intikali daha ziyade tevsi edilmiş, zevi'l-erhâm denilen akraba da ashab-ı intikal meyanına idhal olunmuş ve bu kararnamenin hükmü, mezkur tarihten itibaren kanuni medeninin tatbike başlandığı (26 Rebiülevvel l345 ve 4 Teşrinievvel 1342/1926) tarihine kadar devam etmiştir.


Bu intikal kararnamesi, şu maddelerden müteşekkil bulunmuştur.


Madde: l- Bir kimse vefat ettikte uhdesinde bulunan arazi-yi emiriyye ve mevkufe ileride bildirilen derecat üzerine bir veya müteaddit eşhasa intikal eder ve onlara da ‘Ashab-ı intikal’ denilir.


Madde: 2- Ashab-ı intikalin birinci derecesi, müteveffanın füruu, yani evlad ve ahfadıdır. Bu derecede hakk-ı intikal evvel emirde evlada ve sonra onlara halef olmak üzere ahfada ve evladının ahfadına âittir.


Madde: 3 Ashab-ı intikalin ikinci derecesi, müteveffanın ebeveyni ile onların füruudur. Ebeveynin ikisi de müsavat üzere hakk-ı intikale nâil olurlar. Ebeveynden birisi evvelce vefat etmiş ise onun füruuna intikal eder. Füruu yok ise ana veya babasına intikal eder. Eğer her ikisi de evvelce vefat etmişler ise her ikisinin kendi füruuna derecelerine göre intikal eder. Şâyet birinin füruu yok ise onun hissesi de diğerinin füruuna kalır.


Madde: 4- Ashab-ı intikalin üçüncü derecesi, müteveffanın ced ve ceddeleriyle onların füruudur. Ana ve baba tarafından ced ve ceddeler hep berhayat iseler, müsavat üzere hakk-ı intikale nail olurlar. Bunlardan biri evvelce vefat etmiş bulunur ise füruu derecelerine göre onun makamına kaim olur, füruu yok ise berhayat bulunup onun zevci veya zevcesi olan ced veya ceddeye intikal eder. Bu da berhayat değilse, onun füruuna intikal eder. Ana veya baba cihetinden olan ced ve cedde hayatta olmadıkları gibi feri'leri dahi mevcut değilse, diğer cihetteki ecdat ve ceddat veya füruuları münhasıran hakk-ı intikale nail olurlar.


Madde: 5- Birinci ve ikinci ve üçüncü derecedeki füruudan hangisi müteaddit cihetlerden hakk-ı intikale nail olur ise cümlesini ahz eder. Bir misal:


Mesele 1 1 2×2

= 4
Baba (Eb)
2 Ana (Um)
2
İbnu
1 İbnu
1+1= 2 Bintu
1

Madde: 6- Mevâdd-ı sâbikada yazılı (muharrer) derecattan mukaddemi mevcut iken muahharı hakk-ı intikale nail olamaz. Şu kadar var ki, müteveffanın evlad ve ahfadı olduğu hâlde anası ve babası veya bunlardan biri mevcut ise sudüs (1/6) hisse bunlara intikal eder. İki misal:


Mesele 1

Sudüs 5
Baki 6×2
= 12
Eb
1 Um
1 İbn (Oğlu)
10

Mesele Baki: 5 Sudüs 6×2
= 12
İbn
5 Bint
5 Eb
2

Madde: 7- Müteveffanın zevc veya zevcesi birinci derecedeki hakk-ı intikal ashabıyla ictima ettikte rubu (1/4) hisseye ve ikinci derecedeki hakk-ı intikal ashabı ile veya ced ve cedde ile ictima ettikte nısf hisseye nail olur. Ve eğer dördüncü madde mucibince ced ve cedde ile beraber onların füruu da hakk-ı intikale nail olmak icab ediyorsa, iş bu füruua isabet edecek hisseyi dahi zevc veya zevce ahz eder. Birinci ve ikinci derecedeki ashab-ı intikalden veya ced ve ceddeden hiçbiri bulunmaz ise zevc veya zevce münhasıran hakk-ı intikale nail olur. Birkaç misal:


1-


Mesele 1

Rubu 3
Baki 4×2
= 8
Zevce
2 İbn
3 6 Bint
3


2-

Mesele 1

Nısf 1
Baki 2×2
= 4
Zevce
2 Eb
1 Um
1

3-


Mesele 1

Nısf ½
Baki Sâkıt 2×2
= 4
Zevce
2+1= 3 Ced
1 Cedde
İbni Binti

4-


Mesele Küllûhü leha

(hepsini alır) Sâkıt …….
Zevce Ah lehüma Hal lehüma

Madde: 8- Mevâdd-ı sâbıka ahkâmı icareteynli ve icare-i vâhide-i kadimeli müsakkafat ve müstagallât-ı vakfiye ile mukata-ı kadimeli müstagallât hakkında dahi câridir.


Madde: 9- İntikal kararnamesinin bu dokuzuncu maddesi alınacak mukataa vergi miktarına âittir.


Madde: 10- Şart-ı vakıf mucebince hudud-ı intikaliyesi daha vasî olan vakıflarda kemâkan şarta riâyet olunacak ve icarat-ı mahsusa haliyle ibka edilecektir.


Velhâsıl: Şart-ı vakıfa riâyet lâzımdır, şart-ı vakıf, nass-ı Şâri gibi muteberdir.


Binâenaleyh bazı icareteynli vakıfların sûret-i intikalini vakıfları tayin etmiş olunca ona riâyet olunur; bu intikal sahası, gerek intikal kararnamesinin tayin ettiği huduttan geniş olsun ve gerek olmasın (dar olsun) müsavidir. Bu gibi vakıflar hakkında bu intikal kararnamesi hükümleri câri olmaz.


1.23.5. İntikale Mâni Olan Sebepler


1. İhtilâf-ı tâbiiyet, intikale mânidir. Şöyle ki: Türkiye tebeasından bulunan gayr-i Müslim bir kimsenin kendi tasarrufundaki arazi ve vakıf akarı, ecnebi tebeasından olan akrabasına intikal etmez. Kendisi ecnebi tabiyetinde bulunduğu hâlde oğlu Türkiye tâbiiyetinde bulunsa, bunun intikale nailiyetine bir mânia teşkil etmez. Türkiye'de bir ecnebi tebeasından diğer bir ecnebi tebeasına emval-i gayr-i menkûle intikal eyler. Tabea-i İslâmiyeden bir gayr-i Müslim, icareteynli bir akara mutasarrıf iken, resmi izin olmadan bir devlet-i ecnebiye tabiiyyetine girse, vakfı mahlul olup vakfı cihetine âit olur. Yani ashab-ı intikalden olan evladına, akrabasına intikal etmez. İzinli tâbiiyete girmiş ise, tâbi olduğu devlet, istimlâk-i emlâk mazbatasını kabul ve imza ederse, ancak bu sûretle akar kendisine âit olur.


2. İhtilâf-ı din, intikale mânidir. Yani bir gayr-i Müslimin akarı, bir Müslim olan zevcesine, babasına ve yine bunun hilâfına intikal câri olmaz. Fakat gayr-i Müslimler arasında câri olur.


3. Katl, intikale mânidir. Akrabasını bigayr-i hakkın katl eden veya katline yardımcı olan kimseye, ölenin arazisi ve vakf-ı akarı intikal etmez. Fakat katilin arazi ve vakf-ı akarı ölene intikal eder.


4. Rık hâli, intikale mânidir. Çünkü köle kendi nâmına bizzat bir şeye temellük edemez. Binâenaleyh irse nazaran araziye ve vakıf akara âit intikale de nail olamaz. Her ne kadar intikal kanunlarında ve kararnamesinde akrabaların hür olmaları tasrih edilmemiş ise de, bu gibi meskûtun anh bırakılan hususlarda ahkâm-ı umûmîyeye tâbi olmak öteden beri kabul edilmiş bir esastır.


İntikal sahiplerinden biri, yukarıda bildirilen mânialardan biriyle intikalden mahrum kalsa, müstahik olacağı hisse, mahlul olmayıp diğer vârislere intikal eder. Mesela: İcareteynli bir vakıf akarın mutasarrıfını üç oğlundan biri amden (kasden) katl edip başka kimsesi de bulunmasa, o akarın tamamı iki kardeşe intikal eder, katil olanın hissesi mahlul olmaz.


1.24. ASHAB-I FERÂİZİN VERÂSETTE GEÇERLİ OLAN KIRK HÂLİ

Ashab-ı ferâizin vâris olmalarındaki kırk hâl câridir. Bunlar şu vechile hulâsa edilebilir:


Sıra

No Hâllerin Adedi Hâl Sahiplerinin İsimleri ve Hâllerindeki Hisse Bölümleri
1 3 Ebin (babanın) üç hâli vardır:
1- Farz-ı mutlaktır ki terekeden yalnız sudüs (1/6) sehim alır.
2- Farz-ı muattasibdir ki, sudüs ile beraber geriye kalan hisseyi alır.
3- Tasib-i mahzdır ki yalnız geri kalan terekeye sahip olur.
2 4 Cedd-i sahihin (babanın babası ilâ nihaye: Ebu'l-eb) dört hâli vardır. Bunlar:
1- Farz-ı mutlak 2- Farz-ı muattasib 3- Tasib-i mahz 4- Sükût hâlleridir
3 3 Evlad-ı ummün (ana bir erkek ve kız kardeş: Ah li-um, uht li um) üç hâli vardır:
1- Sudüs (1/6) 2- Sülüs(1/3) 3- Sükût hâli
4 3 Ummün (Annenin) üç hâli vardır:
1- Sudüs 2- Sülüs-ü kül 3- Sülüs-ü ma yebka
5 2 Cedd-i sahihanın (ananın anası, babanın anası) iki hâli vardır:
1- Sudüs hâli 2- Sükût hâli
6 3 Bintin (öz kız evladının) üç hâli vardır:
1- Nısf 2- Sülüsân (2/3) 3- Erkek kardeş ile beraber usubet-i müştereke yani bir kız, iki erkek hisse alması.
7 6 Bintu'l-ibnin (oğlunun kızları) altı hâli vardır:
1- Nısf 2- Sülüsân 3- Sudüs 4- Ademü'l-irs 5- Usubet-i müştereke 6- Sükût hâlleridir.
8 5 Uht li-ebeveynin (Ana baba bir kız kardeş) beş hâli vardır:
1- Nısf 2- Sülüsân 3- Usubet-i müştereke 4- Usubet-i mahza 5- Sükût hâlleri
9 7 Uht li-ebin (Baba bir kız kardeşin) yedi hâli vardır:
1- Nısf 2- Sülüsân 3- Sudüs 4- Ademü'l-irs
5- Usubet-i müştereke 6- Usubet-i mahza 7- Sükût hâlleridir
10 2 Zevcin (Kocanın) iki hâli vardır:
1- Nısf 2- Rubu (1/4)
11 2 Zevcenin (ailenin) iki hâli vardır:
1- Rubu 2- Sum'ün (1/8)
YEKÛN 40

Bu hâlleri sırasıyla görelim:

1.24.1. Ebin (Babanın) Ahvali


Babanın vâris olmasında üç hâl vardır.


Birinci Hâl: Farz-ı mutlaktır ki yalnız sudüs (1/6) alır. Ölünün oğlu, oğlunun oğlu ve ilâ nihaye beraber bulunduğu zaman. Misal:


Mesele Sudüs: 1 Baki 5 6

Eb İbn İbni'l-ibn

İkinci Hâl: Farz-ı muattasibdir ki, hem farz olan muayyen hissesini alır (1/6), hem de baki mala müstahik olur. Ölünün kızları ve oğlunun kızları ile beraber olduğu zamandır. Misal:


Mesele Sudüs: 1 Baki 2 Nısf: 3 6

Eb Bint bintu'l-ibn bintu'l-ibnil'ibn

Üçüncü Hâl: Tasib-i mahzdır ki, ashab-ı ferâizden geri kalan terekeye hak sahibi olur. Bu da ölünün erkek evladı veya evladın evladı olmadığı zaman. Misal:


Mesele Baki. 2 1

Sülüsi kül 3
Eb Um (Anne)

Mesele Baki: 3 Rubu: 1 4
Eb Zevce

Mesele Bütün terikeye vâris olur Sâkıt
Eb Ah lehüma
(ana-baba bir erkek kardeş)

1.24.2. Cedd-i Sahihin Ahvali


Babanın babasının hâli ki dört hâl vardır. Tıpkı meyyitin babası gibi haklara sahiptir.Yalnız dördüncü hâli olarak ölünün babası olduğu zaman sâkıt olur. Bu meselede bazı incelikler vardır ki, babanın babası ile beraber annenin babası bulunabilir. Bu hâlde annenin babası sâkıt olmayıp sudüs (1/6) hakka sahip olur. Babanın babası ise baba ile sâkıt olur.


Mesele Sudüs: 1 Baki: 5 6
Ummül eb
(annenin babası) Ebul'eb
(babanın babası)

Bir ölünün anasıyla babası, zevci veya zevciyle ictima etse, anası zevc veya zevcenin hissesinden sonra baki kalan terekenin üçte birini alır, fakat babasının yerinde babasının babası bulunsa, anası bütün terekenin sülüsünü alır. Bu İmâm-ı A'zam ile İmâm Muhammed'e göredir. İmâm Ebû Yusuf'a göre bu sûrette de anası terekenin baki kalanın sülüsünü alır. Eb ile ced arasında fark yoktur. Misal:


Mesele 1

Rubu 1
Sülüsü ma yebka Baki: 2 4
Zevce Um Eb

Mesele 3
Nısf 2
Sülüsü kül 1
Baki 6
Zevc Um Ced

Bir ölünün babası veya babasının babasıyla ana baba bir veya baba bir kardeşleri cem olsa, bu kardeşleri bilittifak sâkıt olurlar. İmâm-ı A'zam'a göre böyledir. Müftâ bih olan da budur. Fakat İmameyn'e ve sâir eimmeye göre sâkıt olmazlar.


Bir ölü, mevle'l-atakasının babasıyla oğlunu terk etse, İmâm Ebû Yusuf'a göre hakk-ı velânın sudüsü babasına, bakisi de oğluna âit olur. Fakat mevle'l-atakasının babasının babasıyla oğlunu terk etse hakk-ı velâ, tamamen oğluna âit olur, cedde âit olmaz. Eimme-i sâireye göre ise bu hâlde eb ile ceddin farkı yoktur, ikisi de oğul var iken hakk-ı velâya nail olamaz. İmâm Ebû Yusuf'a göre sûreti:


Mesele 1

Sudüs velâ 5
Baki 6
Ebu'l-mu'tık
(Kölenin babası) İbnu'l-mu'tık
(Kölenin oğlu)

Mesele Sâkıt Tamamını alır
Ebû ebi'l-mu'tık (ced) İbnu'l-mu'tık

1.24.3. Evlad-ı Ummün Ahvali (Ana Bir Erkek ve Kız Kardeşin Hâli)


Bunların vâris olmalarında üç hâl mutasavverdir:


Birinci Hâl: Sudüstür. Bir ölünün babası, babasının babası, ilâ nihaye babaları ve oğlu ve ilâ nihaye oğlunun oğlu bulunmadığı zaman ana bir erkek veya kız kardeşi terekesinin 1/6 bir hissesine nail olur.


İkinci Hâl: Baba, oğul, ced olmadığı takdirde birden ziyade ana bir erkek veya kız veya muhtelit kardeşleri bulunsa, bunlar müsavi sûrette 1/3 alırlar. Misal:


Mesele 1×2= 2

Sülüs Baki 3×2= 6
Ah li-um
1 Uht li-um
1 Âm li-um
4

Mesele 1×3= 3
Sülüs Baki 2 3×3= 9
Ah li-um
1 Ah li-um
1 Uht li-um
1 Ah lehüma

Mesele 1×6= 6
Sülüs 2×6= 12
Baki 3×6
= 18 3 kıf
2 kıf×
6
Uht li-um
3 Uht li-um
3 Ah lehüma
6 Uht lehüma
6

Üçüncü Hâl: Sükûttur. Ölünün babası, cedd-i sahihi, erkek evladı veya kızı veya erkek evladının erkek evladı ve evladının kızı ile beraber bulundukları takdirde sâkıt olurlar.


1.24.4. Ummün Ahvali (Annenin Hâli)


Üç hâli vardır:


Birinci Hâl: Sudüstür: (1/6) Bu, ölünün oğlu veya kızı veya oğlunun oğlunun ilâ nihâye evladı veya ölünün ale'l-ıtlâk iki veya daha ziyade erkek veya kız kardeş ile beraber bulunduğu takdirdedir.Velev ki bu kardeşler bilfiil vâris bulunmasınlar. Bu, âmme-i fukahaya göredir. İbn-i Abbas hazretlerine göre iki kardeş anayı sülüsten sudüse hacb etmez.


Amme-i fukahaya göre durum:


Mesele 1

Sudüs 5
Baki 6
Um İbnu'l-ibn

Mesele 1
Sudüs 3
Nısf 1
Sudüs 6
Um Uht li-eb Ah li-um

Mesele 1
Sudüs 3
Nısf 2
Baki 6
Um Bint Ah lehüma

Mesele 1
Sudüs (1
Sudüs 4)
Baki Sâkıt 6
Um
1 Eb
5 Ah lehüma Uht lehüma

Mesele Sudüs 5
Baki Sâkıt 6
Um Ah lehüma Ah li-eb

İkinci Hâl: Sülüs-ü küldür. Bu, ölünün evladı ve oğlunun veya oğlunun oğlunun evladı ve erkek kız iki veya daha ziyâde kardeşi ve yalnız ana baba ile beraber zevc ile zevceden biri bulunmadığı takdirdedir. Misal:


Mesele 2

Sülüs-ü kül 1
Sudüs 3
Baki Sâkıt 6
Um Eb Ah lehüma

Mesele 1
Sülüs-ü kül 2
Baki Sâkıt 3
Um Ah lehüma Am lehüma

Mesele 2
Sülüs-ü kül 3
Nısf 1
Baki 6
Um Zevc Ah lehüma

Mesele 4
Sülüs-ü kül 3
Rubu 5
Baki 12
Um Zevce Ah li-eb

Üçüncü Hâl: Sülüsü ma yebkadır. Bu, ölünün babasıyla ve zevci veya zevcesiyle ictima ettiği takdirdedir ki, ana, zevc veya zevcenin hissesinden sonra baki kalan terekenin sülüsüne, baba da mütebakisine müstahik olur. Misal:


Mesele Sülüsü ma yebka

1/3 1
Nısf Baki 2×3= 6
Um
1 Zevc
3 Eb
2

Mesele Sülüsü ma yebka
1/3 1
Rubu 2
Baki 4
Um
1 Zevce
1 Eb
2

İbni Abbas'a göre:


Mesele 3

Nısf 2
Sülüs-ü kül 1
Baki 6
Zevc Um Eb

Ananın bu üçüncü hâlinde babanın yerinde cedd-i sahih bulunsa, İmâm-ı A'zam ile İmâm Muhammed'e göre ana umûm malın sülüsüne müstahik olur. İbn-i Abbas ile Mâlikiyyenin ve sâir zevatın mezhepleri de böyledir. Müfta bih olan da budur. Fakat İmâm-ı Ebû Yusuf'a göre ana bu takdirde de sülüsü ma yebkaya müstahik olur. Misal:


Mesele 2

Sülüs-ü kül 3
Nısf 1
Baki 6
Um Zevc Ced

Mesele Sülüsü ma yebka
1/3 Nısf Baki 2×3= 6
Um
1 Zevc
3 Eb
2

1.24.5. Cedd-i Sahihanın Ahvali (Ananın Anası, Babanın Anası)


İki hâl mutasavverdir.


Birinci Hâl: Sudüstür. Bu âmme-i fukahaya göredir. İbn-i Abbas'a göre; ölünün evladı ve lâakal iki kardeşi bulunmayınca sülüs hisseye müstahik olur. Âmme-i fukahaya göre bütün cedde-i sahiha bir sudüs hisseye sahip olurlar. Âmme-i fukahaya göre misal:


Mesele 1

Sudüs 5
Baki 6
Ummü'l-eb
(Babanın annesi) Âm lehüma

Mesele 1
Sudüs 5
Baki 6
Ummül' um
(Annenin annesi) Ah lehüma

Mesele Sudüs: 1×2= 2 Baki: 5×2= 10 6×2= 12
Ummü'l-eb
1 Ummül' um
1 Ah li-eb
10

İkinci Hâl: Sükûttur. Bütün ceddeler, yani gerek baba tarafından ceddeler ve gerekse ana tarafından ceddeler anne ile sâkıt olur. Ebeviyyat eb ile, ced ile sâkıt olurlar. Yalnız ebeviyyattan babanın annesi, babanın annesinin annesi ced ile sâkıt olmaz. Nitekim ummiyyet de eb ile ced ile sâkıt olmazlar. Ceddelerin dereceleri muhazi olmazsa yakın olan cedde, hangi taraftan olursa olsun baid olan ceddeyi ıskat eder. Velev ki kendisi de bir sebeple sâkıt olsun. Bu, âmmeye göredir. Geçerli fetva bunlardır. Misal:


Mesele 1

Sülüs Sâkıt 2
Baki 3
Um Ummü'l-um Ummü'l-eb Ah lehüma

Mesele 1
Sudüs 1
Sudüs Sâkıt 4
Baki 6
Ummü'l-um Eb Ummü'l-eb İbn

Mesele 2
Sudüs 7
Baki 3
Rubu 12
Ummü'l-eb Ummü'l-eb Zevce

Mesele Sâkıt Sâkıt Hepsini alır
Ummü'l-eb Ummü Ummü'l-um Eb

Bazen ceddelerin bir kısmı ölünün iki, üç cihetten, bir kısmı da yalnız bir cihetten ceddesi bulunur. Bu hâlde dereceleri müsavi olunca İmâm Ebû Yusuf'a göre bir sudüs hisseye müsavat üzere müstahik olurlar. İmâm-ı A'zam ile İmâm-ı Mâlik ve İmam Şâfii'nin kavilleri de Hasan ibn-i Abdirrahman'ın nakline nazaran İmâm-ı Ebû Yusuf'un kavli vechiledir. Bir misal:


Mesele Sudüs 1×2= 2 Baki 5×2= 10 6×2

= 12
Um Eb Ah lehüma
10
Umi Ebi Umi
Umi
1 Umi
1

1.24.6. Sulbiyyenin Ahvali (Kız Evladlar)


Üç hâl üzeredir.


Birinci Hâl: Nısftır. Ölünün oğlu olmayıp bir kızı bulunduğu takdirde terekenin yarısını ahz eder.


Mesele 1

Sum'ün 4
Nısf 3
Baki 8
Zevce Bint
(kız) Ah li-eb (baba bir erkek kardeş)

İkinci Hâl: Sülüsândır. Ölünün erkek evladı olmayıp kızların iki veya ikiden fazla bulunduklarında terekenin 2/3 alırlar.


Mesele 3

Rubu 8
Sülüsân 1
Baki 12
Zevc
3 Bint
4 Bint
4 Ah lehüma (ana-baba bir erkek kardeş
1

Mesele 3×3= 9
Sum'ün 16×3= 48
Sülüsân Baki
5×3= 15 24×3=72
Zevce
9 Bint
16 Bint
16 Bint
16 Âm lehüma
15

Üçüncü Hâl: Usubet-i müşterek: Ölünün kızları oğullarıyla beraber bulunduğu zaman ikili birli olarak taksim edilir. Misal:


Mesele 1

Rubu Baki 3 4
Zevc İbn Bint

Mesele 1×5= 5
Sum'ün 7×5= 35
Baki 8×5= 40
Zevce
5 İbn
14 İbn
14 Bint
7

Mesele 1×4= 4
Sudüs 5×4= 20
Baki 6×4= 24
Um
4 İbn
10 Bint
5 Bint
5

1.24.7. İbniyyenin Ahvali (Oğul Kızlarının Hâlleri)


Altı kısma ayrılır.


Birinci Hâl: Nısftır. Ölünün kızı bulunmadığı takdirde ölünün oğlunun veya oğlunun oğlunun bir kızı bulunur ise terekenin nısfına (yarısına) sahip olur.


Mesele 1

Rubu 2
Nısf 1
Baki 4
Zevc Bintu'l-ibn
(Oğlun kızı) Ah lehüma (Ana-baba bir erkek kardeş)

İkinci Hâl: Sülüsândır. Bir ölünün oğlu ve kızı bulunmayıp da iki veya daha ziyade oğlunun kızı bulunduğu takdirde 2/3 hisse alırlar.


Mesele 3

Sum'ün 16
Sülüsân 5
Baki 24
Zevce Bintu'l-ibn Bintu'l-ibn Âm lehüma

Üçüncü Hâl: Sudüstür. Ölünün oğlu olmayıp oğlunun bir veya birkaç kızı veya oğlunun oğlunun kızı, ölünün bir kızı ile beraber bulunurlarsa 1/6 hisse alırlar. Misal:


Mesele 3
Nısf 1
Sudüs 2
Baki 6
Bint Bintu'l-ibn Ah lehüma

Mesele 3×2= 6
Nısf 1×2= 2
Sudüs 2×2= 4
Baki 6×2= 12
Bint
6 Bintu'l-ibn (1) Bintu'l-ibn (1) Ah-li-eb
4

Mesele Nısf Sudüs Baki 6
Bint
3 Bintu ibnu'l-ibn
1 Ah lehüma
2

Dördüncü Hâl: Usubet-i müşterektir. Bir ölünün oğlu bulunmayıp, oğlunun kızları ile oğlunun oğulları beraber bulunduklarında kızlar bir, erkekler iki hisseye müstahik olurlar. Velev ki oğlunun oğulları, oğlunun kızlarından aşağı derecede bulunsun. Misal:


Mesele 1

Rubu 3
Baki 4
Zevc
1 Bintu'l-ibn
1 İbnu'l-ibn
2

Mesele 2×3= 6
Sülüsân 1×3= 3
Baki 3×3= 9
Bint
3 Bint
3 İbnu'l-ibn
2 Bintu'l-ibn
1

Mesele 1×3= 3
Nısf 1×3= 3
Baki 2×3= 6
Bint
3 Bintu'l-ibn
1 İbnu'l-ibni'l-ibn
2

Beşinci Hâl: Ademu'l-irstir. Bir ölünün oğlunun kızları, iki veya daha ziyade sulbiyye (öz kızı ile) beraber bulundukları zaman irse nail olamazlar. Oğlunun oğlu olur ise o zaman farz tarikiyle değil, tasib sûretiyle ikili birli olarak alırlar. Misal:

Mesele 2
Sülüs Sâkıt 1
Baki 3
Bintan (iki kız) Bintu'l-ibn Ah lehüma

Mesele 2
Sülüsân Sâkıt 3/2
reddiye
Bint
1 Bint
1 Bintu'l-ibn


Mesele 2×3= 6
Sülüsân 1×3= 3
Baki 3×3= 9
Bint
3 Bint
3 Bintu'l-ibn
1 İbnu'l-ibnul ibn
2

Bu meseleler, âmme-i sahabeye göredir. İbn-i Abbas'a göre iki sulbiyye bir sulbiyye hükmünde olduğundan, bunlar ile beraber ibniyye her hâlde vâris olur


Altıncı Hâl: Sükûttur. Ölünün oğlunun kızları ölünün oğlu ile ictima ettiklerinde hisse alamazlar.


1.24.8. Li-Ebeveyn Uhtun Ahvali (Ana Baba Bir Kız Kardeşlerin Hâli)


Bunların vâris olmalarında beş hâl mutasavverdir.


Birinci Hâl: Nısftır. Bu, ölünün yalnız bir ana baba bir kardeşi olup evladı ve babasıyla cedd-i sahihi olmadığı takdirdedir. Misal:


Mesele 1

Nısf 1
Baki 2
Uht lehüma (ana-baba bir kız kardeş) Âm lehüma

Mesele 1
Rubu 2
Nısf 1
Baki 4
Zevce Uht lehüma İbni âm

İkinci Hâl: Sülüsândır. Bu, ölünün en az iki ana baba bir kız kardeşi olup evladı ve babası ile cedd-i sahihi olmadığı takdirdedir ki, 2/3 hisseye mâlik olurlar. Misal:


Mesele 2

Sülüsân 1
Baki 3
Uhteyn lehüma
(İki ana-baba bir kız kardeş) Âm lehüma

Mesele 2×3= 6
Sülüsân 1×3= 3
Baki 3×3= 9
Uht lehüma
2 Uht lehüma
2 Uht lehüma
2 İbni âm li-eb
3

Üçüncü Hâl: Usubet-i müşterekedir. Bu, ölünün bir veya birden fazla uht lehüması
(Ana baba bir kız kardeş) ile ah lehümasıyla (ana baba bir erkek kardeş) beraber bulunup evladı ve babası ile cedd-i sahihi olmadığı zaman ikili birli hisseye mâlik olurlar. Misal:


Mesele Terekenin tamamını alır Sâkıt 3
Ah lehüma
2 Uht lehüma
1 Âm lehüma

Mesele 1×5= 5
Rubu Baki 3×5= 15 4×5= 20
Zevce
5 Ah lehüma
6 Ah lehüma
6 Uht lehüma
3

Mesele 1×4= 4
Nısf Baki 1×4= 4 2×4= 8
Zevc
4 Ah lehüma
2 Uht lehüma
1 Uht lehüma
1

Dördüncü Hâl: Usubet-i mahzadır. Ölünün bir veya müteaddit uht lehüması (ana baba bir kız kardeşi) olup, ölünün bir veya müteaddit kızıyla veya oğlunun kızı, oğlunun oğlunun kızı ile beraber bulundukları zaman terekenin bakisini alırlar. Misal:


Mesele 1

Rubu 2
Nısf 1
Baki 4
Zevc Bint Uht lehüma

Mesele 3×2= 6
Rubu 8×2= 16
Sülüsân 1×2= 2
Baki 12×2=24
Zevc
6 Binteyn (İki öz kız)
16/8 Uht lehüma
1 Uht lehüma
1

Mesele 1
Sum'ün 4
Nısf 3
Baki 8
Zevce Bintu'l-ibn Uht lehüma

Beşinci Hâl: Sükûttur. Ölünün bir veya müteaddit uht lehüması, ölünün oğlu veya oğlunun oğlu ile veya babası veya babasının ilâ nihaye babası ile beraber olduğu zaman.


1.24.9. Uht Li-Ebin Ahvali (Baba Bir Kızkardeşin Ahvali)


Yedi hâl üzeredir.


Birinci Hâl: Nısftır. Ölünün baba bir, bir tane kız kardeşi olup, ölünün evladı, babasıyla cedd-i sahihi ve ana baba bir erkek ve kız kardeşleri bulunmadığı zaman terekenin yarısını alır.


Mesele 1

Nısf 1
Nısf Baki 2
Zevc Uht li-eb Âm lehüma

İkinci Hâl: Sülüsândır. Ölünün baba bir kız kardeşleri birden ziyade olur ve ölünün evladı, babası, cedd-i sahihi, ana baba bir erkek ve kız kardeşleri bulunmadığı takdirdedir ki, terekenin 2/3 ünü alırlar. Müsavat üzere aralarında taksim ederler. Misal:


Mesele 2

Sülüsân 1
Baki 3
Uht li-eb Uht li-eb Âm lehüma

Üçüncü Hâl: Sudüstür. Ölünün baba bir kız kardeşleri, ana baba bir kız kardeşleriyle beraber bulundukları zaman 1/6 alırlar.


Mesele 3×2= 6

Nısf 1×2= 2
Sudüs 2×2= 4
Baki 6×2= 12
Uht lehüma
6 Uht li-eb
1 Uht li-eb
1 Âm lehüma
4

Dördüncü Hâl: Usubet-i müştereke. Ölünün baba bir erkek ve kız kardeşleri bulunur da evladı, babasıyla cedd-i sahihi bulunmadığı takdirdedir ki, ikili birli baki terekeye mâlik olurlar. Misal:


Mesele 2×3= 6

Sülüsân 1×3= 3
Baki 3×3= 9
Uhteyn lehüma
(İki ana-baba bir kız kardeş) 6/3 Ah li-eb
2 Uht li-eb
1

Mesele 1×3= 3
Nısf 1×3= 3
Baki 2×3= 6
Uht li-ebeveyn
3 Ah li-eb
2 Uht li-eb
1

Beşinci Hâl: Usubet-i mahzadır: Ölünün baba bir kız kardeşi, ölünün kızı ile veya oğlunun kızı ile bulunup, ölünün oğlu, babası, cedd-i sahihi ve ana baba bir erkek ve kız kardeşleri bulunmadığı takdirdedir ki, baba bir kız kardeş, ashab-ı ferâizden baki kalan terekeye müstahik olur. Misal:


Mesele 1

Rubu 2
Nısf 1
Baki 4
Zevc Bintu'l-ibn Uht li-eb

Altıncı Hâl: Ademul'irstir. Ölünün baba bir kız kardeşleri, ölünün birden ziyâde ana baba bir kız kardeşleri ile bulundukları zaman verâsete nail olamazlar. Verâsete mahal kalmamış oluyor.


Mesele 1

Sum'ün 7
Baki Sâkıt 8
Zevce İbnu'l-ibn Uht li-eb

Mesele 1
Nısf 1
Baki Sâkıt 2
Zevc Ah lehüma Uht li-eb

Yedinci Hâl: Sûkuttur. Ölünün baba bir kız kardeşi, ölünün oğlu veya ahfadı (oğlunun oğlu) ile veya babasıyla ve cedd-i sahihi veya ana baba bir erkek kardeşleriyle veyahut kız veya ilâ nihaye oğlunun kızı ile beraber asabe-i mahza olan ana baba bir kız kardeşi ile beraber bulunduğu zaman terekeye sahip olamaz.


Mesele Farzan ve redden Sâkıt 2

Uht lehüma
1 Uht lehüma
1 Uht li-eb

Mesele 1
Sülüsân 4
Nısf 3
Baki Sâkıt 8
Zevce Bint Uht lehüma Uht li-eb

1.24.10. Zevcin (Kocanın) Hâli


İki hâl üzere vâris olurlar.


Birinci Hâl: Ölünün çocuğu veya erkek evladının ilâ nihaye erkek evladı bulunmadığı zaman nısf 1/2 hisseye mâlik olur. Zevc gerek küçük ve gerek büyük olsun.


İkinci Hâl: Rubudur (1/4) ki, zevcenin evladı veya erkek evladının ilâ nihaye erkek veya kız evladı bulunduğu takdirdedir.


1.24.11. Zevcelerin (Karıların) Hâlleri


Bunlar da iki hâl üzeredir.


Birinci hâl, rubudur (1/4) ki, bir veya müteaddit zevceler, zevcin evladı ve ilâ nihaye erkek evladının evladı (kız veya erkek) bulunmadığı takdirde terekenin dörtte birine nail olur.


İkinci hâl de, aynı şartların aksi olarak bu evladlardan birisi bulunur ise hissede sum'ün (1/8) terekeye mâlik olur.


1.25. ZEVİ'L-ERHÂMIN VERÂSETTE DÖRT HÂLİ


Zevi'l-erhâmın bütün hâllerine âit olduğu bölümde geniş olarak izahat vermiştik. Şimdi her hâlin meselelerini bir şema hâlinde göstermekle iktifa edeceğiz.


1.25.1. Zevi'l-erhâmın Birinci Sınıfının Vâris Olması


Önce ölüye en yakın olan vâris olur. Zevi'l-erhâmın birinci sınıf olan vârisleri füruudur. Yani oğlunun veya kızının çocuklarıdır. Zevi'l-erhâmın bu sınıfına dahil müteaddit kimseler toplanıp da hiçbiri vâris evladı, yani kızının kızı, oğlunun kızı, oğlunun oğlu, kızının oğlu bulunmaz veya hepsi de vâris evladı bulunursa bakılır: Eğer asılları sıfatta, yani erkek ve kız olmakta müttefik iseler, yani hepsi kız veya yalnız erkek veya kız erkek karışık ise erkeklere kadınların iki misli, diğerlerine âit oldukları tereke taksim edilir. Misal:


Mesele Bütün mal bunun

Kız
Kız (vâris) Oğul
Kız
Kız (düşer)

Mesele Bütün mal bunun
Kız
Kız
Oğul Oğul
Kız (vâris)
Kız vâris çocuğu vâris oldu

Mesele 4
Binti
İbni
İbni
2 Binti
İbni
Binti
1 Binti (kız)
İbni (oğul)
Binti
1

Mesele 3
Binti
İbni
2 Binti
Binti
1
İkisi de vâris evladı üçü de gayr-i vâris evladı olup üçü de zevi'l-erhâmdır.

Birinci sınıf erbâbından bir derecede müteaddit kimseler toplanıp da asılları sıfatça muhtelif olursa üç hâlden hâli olmaz.


1. Cihette ve füruuda taaddüt bulunmaz.


2. Cihette taaddüt bulunmayıp yalnız füruuda taaddüt bulunur.


3. Cihette taaddüt bulunur, yani bir şahıs, müteaddit cihetten yakınlık sahibi olur.


İş bu üç hâlde de kaide-i esasiye şudur: “Usûlden sıfat, (erkeklik-dişilik) füruudan adet alınır ve cihetin taaddütü sûretinde bu taaddüte usûlde itibar olunur.” Bu İmam Muhammed'e göredir, müftâ bih olan da budur. Fakat İmam Ebû Yusuf'a göre usûlün erkek ve kız itibarıyla ihtilâfı nazara alınmaz, cihette taaddüt olmadığı takdirde tereke füruun ebdanı (aded-i ruûs: hisse sahiplerinin adetleri) üzerine ikili birli taksim olunur, cihette taaddüt bulunduğu takdirde ise bu taaddüte, usûlde değil, füruuda itibar edilir, her fer'a kaç cihetten yakınlık sahibi ise ona göre hisse verilir. İmâm-ı A'zam'dan bu hususta iki rivâyet vardır. İmâm-ı Ebû Yusuf'un mezhebi amaliyyat itibarıyla kolaylığa haizdir Fakat İmâm-ı Muhammed'in mezhebi, İmâm-ı A'zam'dan meşhur olan rivâyete mutabık ve muhtardır. Fetva da bu vechile icra edilmektedir. Yukarıdaki üç hâlden:


Birinci Hâl: Usûlde erkek ve kız itibarıyla ihtilâf bulunup da gerek cihette ve gerek füruuda taaddüt bulunmadığı takdirde iki sûret melhuzdur. Birincisi, yalnız iki vâris bulunmaktır. İkincisi de muhtelif batınlar bulunmaktır. İki vâris bulunmaya misal: Asılların ihtilâf ettiği batında taksimat ne ise sonunda kalan vârislere o sûretle hisse taksimi ifa edilir.


Mesele İmâm Muhammed'e göre 3

Bint
(2) İbni (ihtilâf)
Binti
2 Bint
(1) Binti
İbni
1

Muhtelif batınlar bulunduğu takdirde tereke, yine asılların ilk ihtilâf ettiği batında sıfatlarına göre ikili birli taksim olunur. Yani kıza bir, erkeğe iki hisse verilir. Bundan sonra ihtilâf yok ise son hisse sahiplerine evvelki vârislerinin hisseleri intikal eder. Fakat bu batınlar arasında yine erkekli ve dişili ihtilâf var ise o taifenin elinde bulunan sehimler, kendisinden sonra en evvel ihtilâf vâki olan batında sıfatlarına göre ikili birli taksim olunur. İhtilâf var ise erkekler bir taife, kadınlar bir taife olarak muamele devam eder. Misal:


Mesele 6

Bint
Binti
(2) İbni (ihtilâf)
Binti
2 İbn
Binti
İbni (2)
Binti
2 İbn
Binti
Binti (1)
Binti
1 İbn
Binti
Binti (1)
Binti
1

Daha geniş batına âit bir misal:


Mesele Erkek taifesi Kadın taifesi 7×3= 21×5= 105

İbn 2×3= 6 İbn 2×3= 6 Bint
1×3= 3 Bint
1×3= 3 Bint
1×3= 3
Binti= 12×5= 60 Binti İbni İbni= 9×5= 45 İbni
İbni
5×8= 40 Binti
4×5= 20 Binti Binti Binti
Binti Binti İbni
18 İbni
18 Binti
9= 45
İbni
40 İbni
20 Binti
18 Binti
18 İbni
9

İkinci Hâl: Yani cihette taaddüt olmayıp füruuda taaddüt ve sıfatta ihtilâf bulunduğu sûrette usûlden sıfat, füruudan adet alınır. Yani bir aslın ferileri kaç kimse ise kendisi o kadar erkek veya kadın itibar edilir. Misal:


Mesele İmâm Muhammed'e göre 7×4= 28

Bint Bint Bint
Binti
2
3×4= 12
Binti
1 İbni
4×4= 16
Binti
6 İbni
6 Binti
İbni
3 İbni
3 Binti
6 Binti
2/8 Binti
2/8

Bu meselede evvela ikinci batında ihtilâf vâki olmakla bir kız iki fer'ine nazaran iki, diğer bir kız da fer'ine nazaran bir kız sayılmış, oğul da iki fer'ine nazaran dört kıza muadil bulunmuş olmakla toplamı olan (7) meselenin mahrecini teşkil etmiştir.


Bu (7) den dört sehim oğula, iki sehim de fer'i olan bir kıza, bir sehim de bir fer'i bulunan diğer bir kıza verilmiş, oğul bir taife, iki kız da bir taife itibar edilmiş, oğulun elindeki dört sehim iki son fer'ine ikişer olarak verilmiştir. Kız taifesinin üçüncü batnında da ihtilâf vâki olup bir kız fer'ilerine nazaran iki kız sayılmış, bir oğul da bir feri olduğundan iki kıza muadil bulunmuş olmakla aded-i ruûsleri olan 4 ile ellerinde bulunan 3 sehim arasında istikâmet bulunmadığından bu dört adedi, asıl meseleye darb edilerek (28) hasıl olmuştur.


Binâenaleyh çarpılan bu dört adedi, oğulun ferileri bulunan iki kızın ellerindeki ikişer ile darb edilerek bunların hisseleri sekizer olmuş, ikinci batındaki iki kızın elindeki üç sehim ile de darb edilerek hâsıl olan onikiden altısı üçüncü tabakadaki oğula verilip ondan fer'ine intikal etmiş, diğer altısı da yine üçüncü tabakadaki kıza verilip ondan iki oğluna üçer sehim isabet etmiştir. Bu mesele İmam Muhammed'e göredir. İmâm Ebû Yusuf'a göre olsaydı yine meselenin mahreci 7 olup son vârislerin durumlarına göre verâsetin intikalini kabul ettiğine göre erkekler 2, kızlar birer olarak 3 sehim kızlara, 4 sehim de iki oğula verilirdi.


Üçüncü Hâl: Yani cihette taaddüt bulunması sûretine gelince; bunda da İmam Muhammed'e göre usûlden sıfat, füruudan adet alınır. Misal:


Mesele Kadın taifesi Erkek taifesi 4×7= 28

Bint Bint Bint
Binti
1
3×4= 12
Binti
2 İbni
4×4= 16
İbni
6 Binti
2×4= 8+3= 11 Binti
2×4= 8+3= 11

İmâm-ı Muhammed'e göre zevi'l-erhâma âit yukarıdaki gibi meselelerde usûl-i hamse (beş usûl) üzerine tashih yapılır. Şöyle ki:


1. Tereke, ilk ihtilâf vâki olan batına göre taksim edilir.


2. İhtilâf vâki olan batınlardaki erkekler bir taife, kadınlar da bir taife itibar olunur.


3. İlk batınlarda ebdanı kısaltmak mümkün ise ihtisar etmek lâzım gelir.


4. Sehimleri ihtisar mümkün ise kısaltmak iktiza eder.


5. Son batında sehimler mümkün ise ihtisar edilir. Fakat ebdan, mümkün olsa da ihtisar edilmez.


1.25.2. Zevi'l-erhâmın İkinci Sınıfının Vâris Olması


A) Mirasa hak kazanan, hangi cihetten olursa olsun ölüye en yakın olandır. Misal:


Bütün mal bunun olur Sâkıt

Ana
Baba Ana
Baba
Ana Ana
Baba
Baba Baba
Ana
Baba

B) Eğer ölüye yakınlık dereceleri müsavi olursa, vârise nispet edilen evlâdır. Misal:


Sâkıt Bütün mal bunun olur

Ana
(Zi-rahim) Baba
Baba Ana
Ana (vâris)
Baba

C) Eğer yakınlık bakımından dereceleri müsavi olur da aralarında bir vârise nispet edilen olmaz yahut hepsi birer vârise nispet edilirse ve nispet edildikleri şahısların sıfatları (erkeklik-dişilikleri) bir olursa bir de karabet cihetleri (ana tarafından veya baba tarafından olmak sûretiyle) bir olursa, bunların bedenleri itibar edilerek bölme işlemi yapılır. Erkeğe iki kız hissesi verilir. Bu misalde her ikisi de baba tarafındandır, dereceleri müsavidir. Onun için ikili birli olarak mesele kurulacaktır. Misal:


Mesele 3

Baba
Ana
Baba
Baba
2 Baba
Ana
Baba
Ana
1

D) Eğer nispetleri itibarıyla sıfatları değişirse, mal birinci sınıfta olduğu gibi, ilk ihtilâf vâki olan batında kurulur. Misal:


Mesele
Ana
Baba
(1) Ana
Baba
1

İHTİLÂF Ana
Baba
Baba (2)
Ana
2

E) Eğer karabet cihetleri değişik olursa (bir kısmı baba tarafından ve bir kısmı anne tarafından olursa) baba karabetine 2/3 (sülüsân) ve ana karabetine (sülüs) 1/3 hisse verilir. Biri babanın, biri de annenin hissesi oluyor. Sonra her kısma isabet eden hisse, aralarında bilindiği gibi, yani yakınlık cihetleri bir olan misaldeki gibi, aralarında bölünür.

Mesele 1×3= 3

Sülüs (1/3) 2×3= 6
Sülüsân (2/3) 3×3= 9
Ana
Baba Baba
Ana
2 Baba
Ana
Baba
2 Ana 1
Baba
Ana
1 Baba
Ana 1
Baba
2 Baba
Baba 2
Ana
4

1.25.3. Zevi'l-erhâmın Üçüncü Sınıfının Vâris Olması

A) Bunların vâris olması, birinci sınıf gibidir. Ölüye en yakın olan vâris olur. Yakınlıkta müsavi olurlarsa asabe çocuğu, zevi'l-erhâm çocuğuna takdim edilir. Misal:


Mesele Yakın Uzak (sâkıt olur)

Ana bir erkek kardeş
(Bu vâris olur) oğlu Ana-baba bir kız kardeş
Oğlu
Oğlu

Mesele Sâkıt olur
Ana ve Baba bir erkek kardeş oğlu Ana ve Baba bir kız kardeş kızı
(Vâris çocuğu) Kızı (Bu vâris olur) Oğlu (Bu vâris çocuğu değil)

B) Hepsi vâris çocuğu veya hepsi zevi'l-erhâm çocuğu olurlarsa, birinci sınıfta olduğu gibi, ilk ihtilâf vâki olan batından mesele kurularak cüzlerine geçilir. Yalnız ana bir kardeşlerde erkek ve dişilik bahis konusu olmaz. Bunlar ikili birli değil, eşit olarak terekeyi taksim ederler.


Mesele 1 1

2

Ana bir erkek kardeş
Oğul
Kız
1 Ana bir kız kardeş
Kız
Oğul
1

C) Karabetleri ayrı ayrı olan erkek ve kız kardeşlerin şu aşağıdaki şekilde çocukları olsa, ana bir kardeşlere üçte bir (1/3) hisse verilerek eşit şekilde ferilerine intikal ettirilir. Üçte birden fazla olan (geriye kalan) mal, ana baba bir kardeşler arasında usûlden sıfat, füruudan adet kaidesine göre, yarı yarıya fer'ilerine bölünür.


Mesele 2×3= 6 1×3= 3 1/3 Sülüs Sâkıt 3×3= 9 Kıf: 3-Kıf: 3

1/3 1/3 1 2
Ana-baba bir erkek kardeş Ana-baba bir kız kardeş Ana bir erkek kardeş Ana bir kız kardeş Baba bir erkek kardeş Baba bir kız kardeş
Kız
3 Kız
1 Oğul
2 Kız
1 Kız
1 Oğul
1 Kız Kız Oğul

D) Bir kimse ayrı ayrı üç erkek kardeşin kızlarını bırakmış olsa, malın tamamı, ana-baba bir erkek kardeşin oğlunun kızına âit olur. Çünkü bunda karabet, yani yakınlık kuvveti vardır. Misal:


Mesele Sâkıt Bütün malı bu alır Sâkıt

Ana bir erkek kardeş
Oğlu
Kız Ana-baba bir erkek kardeş
Oğul
Kız Baba bir erkek kardeş
Oğul
Kız

1.25.4. Zevi'l-erhâmın Dördüncü Sınıfının Vâris Olması


Bu sınıftan yalnız bir kişi bulunursa bütün mala hak kazanır. Eğer karabet cihetleri bir olur da birkaç kişi olurlarsa, bunlardan karabeti kuvvetli olan hak sahibi olur. Misal:


Mesele Sâkıt Bütün mal bunun olur

Ana bir amca Baba bir hala Ana ve baba bir hala

Mesele Sâkıt Bütün mal bunun olur
Ana bir teyze Baba bir dayı Ana ve baba bir dayı

Mesele Sâkıt Bütün mal bunun olur
Ana bir dayı Baba bir teyze

Eğer erkek ve dişi karışık olarak aynı karabette olurlarsa, erkek için iki dişi hissesi vardır. Misal:


1-

Mesele 1 2 3

Ana bir hala Ana bir amca

2-


Mesele 1 2 3

Ana ve baba bir teyze Ana ve baba bir dayı

3-


Mesele 1 2 3

Baba bir teyze Baba bir dayı

4-


Mesele 1 2 3

Ana bir teyze Ana bir dayı

Eğer bunların karabet cihetleri muhtelif olurlarsa bu takdirde karabet kuvvetine itibar edilmez. Baba karabetine üçte iki (2/3), ana karabetine üçte bir (1/3) hisse verilir. Sonra her bölüğe isabet eden hisse o fırka arasında, karabet cihetleri bir esasına göre bölünür. Misal:


Mesele 1/3 sülüs 2/3 sülüsân 3

Ana bir teyze
1 Ana ve baba bir hala
2

Mesele 2/3 sülüsân 1/3 sülüs 3
Ana bir hala
2 Ana ve baba bir teyze
1

Bunların çocuklarında uygulanan hüküm, birinci sınıftaki hüküm gibidir. Yine ölüye en yakın olan, hangi cihetten olursa olsun evlâdır.


Karabet cihetleri bir olur da aynı derecede bulunurlarsa, karabet kuvveti kimde ise o evlâdır. Eğer bütün bunlarda eşit iseler, asabe çocuğu evlâdır. Misal:


1-

Mesele Sâkıt olur Bütün malı bu alır

Ana ve baba bir hala
Oğlu (Zevi'l-erhâm çocuğu) Ana ve baba bir amca
Kız (asabe çocuğu)

2-


Mesele Sâkıt olur Malın hepsini alır

Baba bir hala
Oğul Baba bir amca
Kız (asabe çocuğu)

Eğer yakınlık cihetleri değişik olursa ve dereceleri de müsavi olursa bu takdirde karabet kuvvetine de bakılmaz. Asabe çocuğu olmasına da bakılmaz. Baba karabetine sülüsân (2/3), ana karabetine sülüs (1/3) hisse verilir. Sonra her kısmın hissesi kendi fertleri arasında evvelce verilen misallere göre bölünür. Birinci sınıftaki esaslara göre işlem yapılır. En son olarak hüküm, ana-babanın amcalarına ve dayılarına, sonra bunların çocuklarına, sonra dede ve büyük annelerin amca ve dayılarına sonra da bunların evladlarına intikal eder.


Not: Hanbeli fukahasına göre zevi'l-erhâma âit meselelerde vârislerin erkeği ile dişisi müsavat üzere hisse alırlar. Velev ki bunlar hal ve hale:dayı, teyze olsunlar.